AYÇİÇEKLERİ “SUNFLOWERS” – VAN GOGH
Vincent van Gogh’un dünya çapında en popüler eseri olan Ayçiçekleri “Sunflowers” aslında birbirinin kopyası ve birbirinden farklı 11 resmin oluşturduğu iki seri eserin genel adıdır. İlk seri Ayçiçekleri Van Gogh’un Paris’te yaşadığı 1887 yılında yapılmış olan 4 adet resimden oluşur. Bu resimlerde olgunlaşmış kesik ayçiçeklerinin bir yüzey üzerinde resmedildiği görülür. İkinci seri olan vazodaki ayçiçekleri serisi 3, 5, 12 veya 15 çiçekten oluşan farklı resimler ve kopyalarından oluşan 7 adet eseri kapsar. Daha çok sarı rengin ağırlıkla kullanıldığı bu ikinci seri dünya çapında meşhur olmuş olanlarıdır ve Van Gogh tarafından 1888-1889 yıllarında Arles kasabasında yapılmıştır.
Paris’ten Arles’a taşınan Van Gogh, orada kendine sarı bir evde bir daire tutar. Bu iki odalı dairede kendine bir stüdyo kurmak amacında olan ressam, hayran olduğu ünlü Fransız ressam Paul Gauguin’in de stüdyosunu onunla paylaşıp birlikte çalışmalarını arzulamaktadır (bknz. Arles’da Yatak Odası “Bedroom in Arles” – Van Gogh). Bu sebeple çeşitli yollarla Gauguin’le temasa geçen Van Gogh, sonunda Gauguin’in onu ziyarete geleceğini öğrendiği dönemde Gauguin’in kalacağı odayı süslemek ve onu etkilemek amacı ile birkaç resim yapmaya karar verir. Yaptığı ilk seri ayçiçeklerinden ikisini çok beğenip satın alan Gauguin’i etkilemek amacı ile ikinci bir seri ayçiçekleri yapmayı kafasına koyar. Bu ikinci seriyi vazoya yerleşirilmiş çeşitli boylarda ayçiçeklerinden oluşan bir kompozisyon olarak tasarlar ve kısa sürede çok sayıda kopyasını üretir.
Gauguin gelip Van Gogh’un yanına yerleştiğinde ressamın hayalleri gerçek olmuş ve Ayçiçekleri ile Gauguin’i etkilemiş olsa da, iki sanatçı arasında kısa süre sonra gerilimli bir ilişki başlayacak; Gauguin Van Gogh’u terk edecek ve sonrasında bir sinir krizi sonucu Van Gogh önce kendi kulağını kesecek; sonra da bir sanatoryuma kaldırılacaktır (bknz. Yıldızlı Gece “The Starry Night” – Van Gogh).
Van Gogh’un saplantılı biçimde bu kadar çok ayçiçeği tablosu üretmiş olmasının birden çok sebebi vardır. Van Gogh’un amacı öncelikle Gauguin’in beğenisine hitap etmek iken bir yandan da ayçiçeklerini kendi sembolü haline getirmiş ve onları tıpkı Monet’nin nifülerleri sahiplendiği gibi sahiplenmiştir. Sarı rengi mutlulukla özdeşleştiren Van Gogh, git-gellerle dolu ruh halinin iyiye giden dönemlerinde ağırlıklı olarak sarı rengi kullandığı eserler üretmiştir. Dolayısıyla sarı renkli ayçiçekleri de ona mutluluğu ve belki de Hollanda edebiyatındaki gibi adanmışlığı ve sadakati ifade etmiştir.
Van Gogh, Paris’te yaşadığı dönemde Monet ve Renoir gibi çeşitli İzlenimci ressamların eserlerini inceleme şansı bulmuştur (bknz. Poppies “Gelincikler” – Monet & Le Moulin de la Galette’te Dans “Dance at Le Moulin de la Galette” – Renior). İzlenimcilerin canlı ve zıt renkleri bir arada kullanan cüretkar paletlerinin etkisini yakından incelemiştir. Öte yandan izlenimci eserleri “yalnızca dekoratif” amaçlı bulan ressam, sert ve net fırça darbeleri ile renkleri karıştırmadan kullanarak kendi tarzını yaratmıştır. Van Gogh, izlenimciler yerine Ard-İzlenimcilerin tarzını benimsemiş, önem ve sembolik anlam taşıyan nesneleri eserlerine yerleştirmeyi doğru bulmuştur.
Ayçiçeklerinden en ünlüsü olan Londra Ulusal Galeri’deki bu eser, çiçeklerin farklı gelişim evrelerindeki hallerini gösterir. Sol altta vazodan sarkan yeşil küçük taze ayçiçeği ile birlikte erişkin sarı yapraklı çiçekler ve tohuma kaçmış kahverengi büyük başlı çiçekler aynı vazoda yer alır. Bu farklı renkler resme bir ahenk katarken aynı zamanda da yaşamın farklı evrelerinin – gençlik, olgunluk, yaşılık – aynı hayatta birlikte yer aldığını gösterir.
Konum: Ulusal Galeri “National Gallery”, Londra
Tarih: 1888
Dönem: 19. Yüzyıl
Akım: Ard-İzlenimcilik “Post-Impressionism”