KIRMIZI, MAVİ VE SARI İLE KOMPOZİSYON “COMPOSITION WITH RED, BLUE AND YELLOW” – MONDRIAN
Farklı kalınlıktaki siyah çizgilerin birbirleri ile kesişerek ve birleşerek ortaya çıkardığı dikdörgenlerle bezeli bir yüzey. Yüzeydeki dikdörtgenlerin çoğu beyaz ama birkaçı renklendirilmiş: kırmızı, mavi ve sarı ile…
Mondrian’ın bu sade görümlü, geometrik bir düzen içeren yapıtı, eserin amacına ve üretildiği dönemin geriplanına hakim olmayan seyirci için fazlasıyla basit, rastgele ve hatta anlamsız gelebilir. Oysa Mondrian’ın eseri son derece incelikle tasarlanmıştır. Fakat eseri hakkı ile irdeleyecek bir bakış açısına sahip olabilmek için önce Mondrian’ı bu tarzda resim yapmaya iten sebepleri anlamak gerekir.
Yüzyıllar boyunca Batı Avrupa Sanatı seyircinin algısı ile oynayarak iki boyutlu düzlemler üzerinde üç boyutlu görünümler yaratmaya çalışan, gerçek hayatta görülenleri bu düzlem üzerinde seyirciye bir göz yanılması ile yeniden sunan eserler üzerine kurulmuştur. Rönesans’ın dengeli tasarımları ve derinlik oluşturma çabasından, Barok’un aşırı gerçekçi görünümlerine, Romantizm’in duygusal içerikli peyzajlarından, İzlenimcilik’in kısa ve titrek fırça darbelerine kadar tüm yöntemler seyirciye bildikleri dünyayı, tuval üzerinde yeniden sunmayı temel amaç edinmiştir.
Oysa 20. Yüzyılın başlarında sanat tarihinin yeni akımları ile sanatçılar seyirciyi gördükleri gerçekliğin tuvale aktarılmış hali ile değil, doğrudan göremedikleri anlam yüklü soyut görünümler ve içeriklerle tanıştırdı. Kübizm’in çoklu perspektife sahip tasarımları hareketli görünümler sunarken (bknz. Kübizm), Dışavurumculuk sanatçının kişisel duygularını yansıtmaya (bknz. Dışavurumculuk), Yücecilik ise yalnızca sanatçının ulaşabildiği yüce görünümleri seyirciye sunuyordu (bknz. Yücecilik).
Bu gelişmeler ışığında, Mondrian da modern sanatın tipik yöntemleri kullanmaya, kompozisyonlarını resmin temel ögeleri olan çizgi ve rengi öne çıkaracak ve malzemenin temel özelliklerini vurgulayacak şekilde tasarlamaya başladı.
Mondrian’ın erken dönem eserleri aldığı akademik eğitimin de etkisiyle, modern sanat öncesi eserler gibi oldukça klasik görünümlere sahipti. Fakat erken modern dönemin birçok akımından etkilenen Mondrian, önce İzlenimci, Yeni-İzlenimci ve Simgeci tarzlardan eserler üretti. Fakat zaman içinde gelişen ve değişen tarzı, özellikle Kübist ressamlar Braque ve Picasso (bknz. Mandolinli Kadın “Woman with a Mandolin” – Braque & Ayna Karşısındaki Kız “Girl Before a Mirror”- Picasso) ile de tanışması ve onların deneysel çalışmalarından etkilenmesi ile bambaşka bir yola girdi.
Soyutlanmış biçimler üzerinde deneyler yaparak tarzını yenileyen Mondrian De Stijl akımı altında Yeni-Plastikçilik “Neo-Plasticism” adını verdiği yöntem ile tarzının sınırlarını çizdi. Yeni-Plastikçilik’e göre soyutlanarak resmin en basit ögelerine, yani çizgi ve geometrik şekillere (özellikle dikdörtgenlere) indirgenmiş görünümler sanatın evrensel bir gerçeklik yansıtması için anahtardı. Benzer biçimde renklerde de sadeleşmeye giden ressam, eserlerinde yalnızca üç ana renk olan kırmızı, mavi ve sarıyı, renk sayılmayan beyaz ve siyah ile birlikte kullanmaya başladı. Bu yöntemle, sanatın tarihi, mitolojik, dini veya herhangi bir simgesel içerikten sıyrılmasını, sıradan herhangi bir insanın baktığında ahenkli bir görünümle bulaşacağı ve anlamaya gayret edeceği evrensel “doğru gerçeklik”i eserlerinde sunmayı amaçladı.
Kırmızı, Mavi ve Sarı ile Kompozisyon, Mondrian’ın temel Yeni-Plastikçi yöntemini seyirciye sunar. Kompozisyon sanatçının zıtlıklar arasındaki ilişkilere, asimetriye ve saf renklerle boyanmış alanlara dair çalışmalarının en tipik örneklerindendir. Mondrian eserde oluşturduğu zıtlıkların ahengi sayesinde hem eserde bir denge kurar, hem de yarattığı dinamik güçler ile bir gerilim oluşturur.
Siyah çizgiler eseri asimetrik biçimde dört ana parçaya böler. Kırmızı ile boyanmış büyük parçayı dengelemek için sağ altta mavi renk kullanılmıştır. Sol alt parça dengeyi bozacak, daha kalınca bir siyah çizgi ile ikiye ayrılmış, sağ üstteki iki blok ise bunun karşılığı olarak tasarlanmış ve kısmen sarı ile doldurulmuştur.
Mondrian eserdeki siyah çizgileri yalnızca sınır belirleme amaçlı kullanılmış hatlar değil, aynı zamanda eserde tıpkı diğer renkler ve bölgeler gibi temel ögelerden sayar. Bunu vurgulamak için de eserin sağ üst kısmındaki siyah çizgiyi tuvalin sınırı ile birleştirmeden ucunu açık bırakır. Bu sayede siyah hatlar yalnızca sınır belirleyen, geriye doğru kaybolan çizgiler değil, renkli bölgelerin kısmen önüne çıkan, sanki tüm ögelerin en önünde yer alan bir çerçeve imiş gibi de görünür.
Aynı zamanda eserin özgün halinde daha kolaylıkla fark edilen bir ayrıntı da eserdeki siyah hatlarda ve beyaz bölgelerdeki incelikli tonlama farklarıdır. Tonlama farkları ile Mondrian boyanın malzemesel özelliklerine ve eserin iki boyutlu yapısına da incelikli biçimde dikkat çekmiş olur. Sanatçının dikkatle bakıldığında görülebilecek fırça darbeleri eseri katı bir geometrik kompozisyon olmaktan çıkararak bir insan ürünü esere de dönüştürür ve sanatçının eseri üretirken yaşadığı kişisel deneyimini seyirciye aktarır.
Mondrian’ın bu ana renkler ve dikdörtgenlerden oluşan kompozisyonları sanat tarihinde çığır açan en önemli soyut eserlere dönüşmüş, Mondrian’ın bir marka olarak tarihe geçmesini sağlamış ve Bauhaus’tan Minimalizm’e kadar birçok önemli tasarım yöntemi ve sanat akımını derinlemesine etkilemiştir.
Konum: Kunsthaus Zurich, Zürih
Tarih: 1930
Dönem: Modernizm
Alt Grup: De Stijl