TEPEGÖZ “CYCLOPS” – REDON
Rengarenk fırça darbeleri ile bezenmiş, çiçekler ve ağaçlarla süslenmiş bir doğa manzarası, geriplanda gösterişli dağlar, açık bir gökyüzü… Ve bu renkli ve canlı manzaranın tam ortasında, ilk bakışta seyirciyi etkisi altına alan tek bir göz!
Odilon Redon’un şaşkınlık yaratan ve karmaşık duygular uyandıran eseri Tepegöz “Cyclops” konusunu aslında bir mitolojik hikayeden almıştır. Yunan Mitolojisi’nde Posedion’un oğlu olan Polyphemos, tek gözlü bir devdir (Tepegöz “Cyclops”), ve Homeros’un Odysseia’sında insanları canlı canlı yiyen, vahşi bir yaratık olarak betimlenir. Daha sonraki klasik edebi eserlerde farklı biçimlerde betimlenen Polyphemus, özellikle Philonexus’un şiirinde daha medeni biçimde yansıtılmış, hatta deniz perilerinden (sea nymph) “Nereidler” biri olan Galatea’ya aşkı ile ön plana çıkarılmıştır.
Ovid’in Metamorfoz eserinde Galatea ve sevgilisi Acis, Ployphemus’un tek taraflı aşkının kurbanları olarak yansıtılır. Hayran olduğu Galatea’yı sevgilisi Acis ile yanyana gören Polyphemus, Etna Dağı’ndan kocaman bir kaya parçası sökerek Acis’e fırlatır. Kayanın altında ezilerek ölen Acis’in kayanın altından akan kanı Galatea tarafından köpüklü sulara dönüştürülür – ki bu da Sicilya’daki Acis nehrine ismini verecektir.
Redon’dan önceki dönemlerde sanat eserlerinde ya Galatea övülerek yansıtılmış (bknz. Galatea’nın Zaferi “The Triumph of Galatea” – Raffaello), ya da Acis’in öldürülüşünün trajedisi gözler önüne serilmiştir. Özellikle 19. Yüzyılın en etkileyici Simgeci ressamlarından Moreau’nun eseri çoban Acis’i öldürmüş Polyphemus’u elinde bir koyun postu ve panflüt ile Galatea’yı izlerken, Galatea’yı da duygusal (muhtemelen acılı) bir pozda uzanırken betimlemektedir.
Moreau’nun bu dramatik görünümlü eserini veya benzerlerini görmüş olması muhtemel olan Redon’un kendi eserinde konuyu farklı biçimde ele aldığı görülür. Redon’un eserinde Galatea ön plandaki çiçeklerin arasında uzanırken görülür. Galatea’nın çıplak bedeni çevredeki diğer renklerle karışmış, bir bütün haline gelmiştir. Galatea’nın uzandığı tepenin gerisindeki yer alan dağların ardından bakan Polyphemus seyirciye boyutlarını kanıtlamaktadır. Yalnızca başı, boynu ve omzunun bir kısmı görülen devin ne ölçüde büyük olduğu kolayca anlaşılır.
Polyphemus’un dağların ardında Galatea’dan saklanarak onu gizlice izlediğini düşünülebilir. Nitekim devin görünümü beklendiği gibi vahşi değil, aksine Galatea ile konuşmaktan çekinirmişçesine utangaç ve uysaldır. Polyphemos’un seyirciye yumuşak, pasif ve barışçıl bir görünüm sunduğu düşünülebilir. Homeros’un adam yiyen vahşi devinden ya da klasik edebi eserlerin kıskançlık ve tutkuyla öldüren canavarından geriye yalnızca nazik ve meraklı görünen bir yaratığın kaldığı görülebilir. Devin, aşkına karşılık bulamayacağını düşünerek çaresizce boynunu büktüğünü, kocaman gözü ile rüyalarda gezinen bir bakışla seyirciye döndüğü fark edilir. Polyphemus’un uyuyan çıplak Galatea yerine seyirciye yönelmiş bakışı, Galatea’yı izleyen seyirci için de şaşkınlık vericidir. Nitekim eseri izlerken seyirci de kendisini izleyen bir devin varlığından haberdardır.
Eserdeki bu içerik ve görünüm değişikliği Redon’un da dahil olduğu Simgeci akım ile ilişkilidir. Simgecilik, özellikle dönemde yükselen insanın iç dünyası, rüyalar, içgüdüler, uyku, bilinçaltı, sezgi veya ölüm gibi kavramların etkisi ile ruhani içeriği ön planda olan eserler üretilmesine sebep olmuştur. Bu kavramları dolaylı biçimde simgeleyerek anlatan, çoğu zaman anlamları muğlak eserler Simgecilik’in tipik yöntemini ortaya koyar (bknz. Orfe “Orpheus” – Moreau, Gece “Night” – Hodler, Ölüler Adası “The Isle of the Dead” – Böcklin). Eserde Polyphemus bu yumuşatılmış görünümünün yanı sıra, Galatea’nın bir yana kıvrılmış, uyuyan görünümü de yine gizemli ve iç dünyaya dönük bir ruh halini yansıtır.
19. yüzyıldan 20. yüzyıla (ve modernizme) geçiş sırasında toplumun geçirdiği hızlı ve yoğun sosyal, kültürel ve teknolojik değişim birçok farklı sanat akımının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. İzlenimcilik’in son dönemi ile Modernizm’in başlangıcı arasında yer alan Simgecilik, ikisi arasında bir nevi köprü kurmuştur.
Eserde Polyphemus’un betimlenme biçimi Romantik çağrışımlar yapsa da eseri yalnızca bir “Romantik Yeniden Uyanışı (Romantic Revival)” eser olarak değerlendirmek doğru olmaz. Eserin mitolojiden alınmış hayali bir konuyu gizemli ve muğlak biçimde işleyişi Simgeci bir yapı sunarken, renkleri ve hızla uygulanmış kısa fırça darbeleri İzlenimcilik’e dair çağrışımlar yapar. Buna rağmen, doğal görünümleri çarpıtılmış figürleri, derinlik ve tonlama gibi temel sanat ögelerini göz ardı eden tasarımı ile eser, Simgeci özü imodernizme taşımıştır.
Konum: Kröller-Müller Müzesi “Kröller-Müller Museum”, Otterlo
Tarih: 1914
Dönem: Modernizm
Alt Grup: Simgecilik “Symbolism”