KULAĞI SARGILI OTOPORTRE “SELF-PORTRAIT WITH BANDAGED EAR” – VAN GOGH
Ressamın bu kulağı sargılı otoportresi ciddi ruhsal hastalığının psikozlar ve sanrılar halinde tekrarlaması sonucu geçirdiği sıkıntılı dönemin sonunda üretilmiştir. Yaşadığı ruhsal hastalık sebebiyle bir sinir krizi sonrası Van Gogh, Arles’daki evi ve stüdyosunu 7 hafta boyunca paylaştığı ressam Gauguin’e bıçak çeker ve Gauguin’in evi terk etmesine sebep olur. Olayın ardından ruh sağlığı ciddi anlamda bozulan ressam, kendi kulak memesini kesip bir fahişeye hediye eder ve hediyesini hayatı pahasına korumasını ister. Bir sonraki gün evinde kanlar içinde ölmek üzere bulunan ressam apar topar hastaneye, bir süre sonra da Saint Rémy’de bir sanatoryuma kaldırılacaktır (bknz. Yıldızlı Gece “The Starry Night”, Ayçiçekleri “Sunflowers”, Arles’da Yatak Odası “Bedroom in Arles” – Van Gogh). Ressam bu otoportreyi tüm bu sürede yaşadıkları sonucu tamamen değişmiş olan kendi-imajının bir yansıması olarak üretmiştir.
Olayın iki hafta sonrasında yapılmış bu resim genellikle Van Gogh’un Gauguin ile birlikte stüdyosunda sanat eserleri üretme rüyasına bir elveda deyiş olarak yorumlanır. Hayalkırıklığı ve depresyon içindeki ressam o dönemde hayallerini kaybetmiş, yalnız ve umutsuz bir haldedir. Öte yandan eserin Van Gogh tarafından doktorlarına bir kanıt niteliğinde yapılmış olduğu da düşünülebilir. Hastaneden çıkarıldıktan sonra normal yaşantısına döndüğünü, kendi kendine idare edebildiğini ve bu sebeple bir akıl hastanesine kapatılmasının gerekli olmadığını doktorlarına ispat etmeye çalışmaktadır. Üzerindeki kışlık palto ve kürklü şapka doktorların önerisine uyup sıkıca giyindiğini; aralık pencere önerildiği gibi zihninin sağlıklı çalışabilmesi için gerekli temiz havayı aldığını; kafur ağacı özüne batırılmış sargısı ise iyileşmesi için gerekli tedaviyi uyguladığını gösterir niteliktedir. Van Gogh, aynı dönemde kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplarda da “Güney’de bir Stüdyo Kurma” planlarından vazgeçmediğini ve hatta Gauguin ile bile yeniden bir başlangıç yapabileceklerine inandığını söylemektedir.
Resimde sargılı kulağı ile ön planda görünen Van Gogh’un arkasında sol tarafta boş bir tuval, sağ tarafta ise canlı renkleri ile dikkat çeken bir Japon baskısı vardır. Ressam, Japon sanatının özenli ve tek bir amaç ve ideali benimseyen yapısı ile oluşturulmuş ütopik eserlerinin hayranıdır. Van Gogh Fuji Dağı ve iki geyşayı gösteren bu baskıyı Sato Toriyako’nun eserinden almıştır. Orijinal eseri kendi tablosuna yerleştirirken bir miktar değişiklik yapan Van Gogh, en sağdaki geyşayı görünümden kaldırırak Fuji Dağı’nı görünür kılmış ve resmin ortasındaki turna figürünün keskin gagasını diğer kulağını kesecek gibi bir hizaya denk getirmiştir. Soldaki kendi boş tuvali ile sağda zengin motiflerle süslü Japon baskısı bir karşıtlık yaratmaktadır. Belki de bu ressamın hayranlık duyduğu bu uzak doğu sanatı ile kendininkini karşılaştırmasının göstergesidir.
Van Gogh’un eserlerinin en çarpıcı noktası olan fırça darbeleri resmin genelinde hakimiyet gösterir. Özellikle paltonun ve sapkanın dokusunu, yüzünün hatlarını belirleyen keskin darbeler seyircide dokuların ve yüzeylerin desenlerinin algılanmasını sağlar. Dokularla birlikte resimde renkler de ilginç şekilde birbiri ile uyum gösterir. Van Gogh’un mor renkli şapkası pencerenin rengi ile, soluk sarı renkli teni duvarlarla, paltosu ve gözleri arkaplandaki baskının manzarası ile, sargının beyaz rengi ise boş tuval ile uyum içindedir.
Eser Van Gogh’un kendini kanıtlama çabası olarak değerlendirilebilmesine rağmen, Van Gogh’un acılı, zavallı duruşu ve delip geçen bakışları eseri hüzünlü bir duygusal yapıta dönüştürür. Ressamın keskin ve net fırça darbeleri ile resmedilmiş ince, soluk yüzü ve gelişigüzel tıraş edilmiş sakalı seyircide bir yakınlık ve dolaysızlık hissi uyandırır. Kalın paltosu ve kürklü kışlık şapkasına rağmen Vincent sanki içten içe titriyor gibidir. Ayçiçekleri’nin yarattığı sıcak ve umut dolu atmosferden bu resimde geriye kalan sadece soğuk bir kış hissidir.
Yüzünün sağ tarafını hafifçe dönerek seyirciye sargılı kulağını bir şehitlik göstergesi imiş gibi sergileyen Van Gogh, belki de bu utanç verici otoportresinde dehşet içinde kendine yaptığı korkunç olayı kabullenmekte ve suçunu üstlenmektedir.
Konum: Courtauld Galerisi “The Courtauld Gallery”, Londra
Tarih: 1889
Dönem: 19. Yüzyıl
Akım: Ard-İzlenimcilik “Post-Impressionism”