Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

PROSERPINE – ROSSETTI

Persephone, diğer adıyla Kore (Roma Mitolojisi’nde Proserpina), Yunan Mitolojisi’nde mevsimlerin değişimini açıklayan mitin başkahramanıdır. Toprağın, hasatın ve verimliliğin Tanrıçası Demeter’in kızı olan Persephone, tıpkı annesi gibi bitki örtüsünün ve verimliliğin tanrıçasıdır. Fakat, bir gün ölüler diyarının tanrısı olan Hades tarafından kaçırılır ve onun yeraltındaki krallığına hapsedilir. Annesi Demeter’in tanrılar tanrısı Zeus’a kızını kurtarması için yalvarması üzerine Zeus, Persephone’yi bir şartla yeryüzüne geri getirtebileceğini belirtir. Persephone yeraltına kaçırıldıktan sonra oradan hiçbir meyve yememiş olmalıdır. Oysa Persephone altı nar tanesi yemiştir. Bu yüzden Zeus, Persephone’nin yılın altı ayında Hades ile birlikte eşi olarak yeraltında kalmasına, yılın diğer yarısında ise yeniden yeryüzüne, annesinin yanına dönmesine karar verir. Böylece Persephone’nin yeraltına indiği sonbahar aylarından itibaren doğa verimliğini yitirip, kuruyup ölürken, Tanrıça’nın yeryüzüne çıktığı ilkbaharda doğa yeniden canlanır, yeşerir ve güzelleşir.

Ünlü İngiliz şair ve ressam Dante Gabriel Rossetti, bu mitolojik öykü ile kendi hayatı arasında bir paralellik kurmuştur. Eserinde Proserpine’i* resmederken model aldığı kişi kendisinin de saplantılı biçimde aşık olduğu – aynı zamanda ortağı, sanatçı William Morris’in eşi olan – Jane Morris’tir. Mutsuz evliliğinden koparmaya çalıştığı Jane Morris’i tıpkı Proserpine gibi gören ressam, istemediği bir evliliğe hapsolan genç kadını tanrıça ile özdeşleştirmiştir. Proserpine yasak meyveyi yemiş ve yeraltındaki hayata mahkum olmuştur. Tıpkı onun gibi Jane Morris de yasak meyveden yemiş ve geleneklere karşı gelemeyerek evliliğinde hapis kalmıştır.

Eserinin anlamını kendi yazılarında açıklayan Rossetti, Proserpine’in yeraltındaki sarayın karanlık koridorlarından birinde yürürken yeryüzüne açılan bir aralıkla karşılaştığı anı resmettiğini belirtmiştir. Bu açıklıktan görünen dış dünya, bir an Proserpine’i büyülemiş ve hemen ardından onu düşüncelere sevk etmiştir. Açıklıktan gelen ışık arkaplanda koridorun duvarına vurmaktadır. Proserpine, gördüğü manzara karşısında hayallere dalmış, düşünceli bir ruh haline bürünmüştür. Elindeki bir kısmı yenmiş nar, çektiği cezanın sebebidir. Geriplanda görülen sarmaşık hafızasında takılıp kalan hatıraların bir işaretidir. Sol altta yanmakta görünen tütsü ise tanrıçanın ölümsüzlüğüne dair bir semboldür. Eserdeki sembolizm, Rossetti’nin paralel olarak işlediği, Proserpine’in yeraltı ve yerüstü arasında kalmışlığı, ve Jane Morris’in kocası ve iki çocuğu ile sevgilisi Rossetti arasında kalmışlığını yansıtır.

Eserde kullanılan model Rossetti’nin de dahil olduğu Ön-Raffaellocu (bknz. Ophelia – Millais & Uyanan Vicdan “The Awakening Conscience” – Hunt) ressamların tipik güzellik anlayışını ve Dante’nin (ki Rossetti için bir ilham kaynağıdır) tanrısal güzellik tanımını yansıtır niteliktedir: pürüssüz beyaz ten, ince uzun bir boyun, zarif eller ve gür siyah dalgalı saçlar. İlk bakışta dikkati çeken narın kırmızısı Proserpine’in dolgun dudakları ile aynı renktedir. Proserpine’in mavi elbisesi yere dökülürken deniz dalgalarını çağrıştırırken bir yandan da duvarda kıvrılan sarmaşık dalı ile paralel bir şekil yansıtır. Aynı zamanda mavi renk kadının hüzünlü mavi gözlerinde de tekrarlanmıştır. Boşlukta bir noktaya dalıp gitmiş olan genç kadın geçen zamanı ve mutsuzluğunu bu bakışı ile yansıtır.

Resmin altında ismini ve yapım tarihini belirten ressam, sol üst köşede kendi yazdığı İtalyanca bir sone ile de eserle ilgili duygularını pekiştirir:

“Sarayımın uzak kapısından içeri girip
Soğuk bir avuntuyu sadece bir anlığına bu duvara
Çok uzaklardan yansıtan ışık
Enna’nın çiçekleri
Bu bir kez tadına bakınca beni buraya hapseden
Uğursuz meyveden çok uzakta
Uzakta o gökler, beni ürperten bu Tartaros* grisinden
Ve ne kadar uzak o geçmiş günlere dönüşecek geceler
Kendimden uzakta, ve hep hayal kurup
Ve bir işaret bekleyip
Hala bir kalp ve bir ruha dair hasret çekerken
Sesini duyuyorum zaman zaman mırıltılar içinde:
“Acı bana, mutsuz Proserpine!”

Notlar:
* Ressam Latince Proserpina ismi yerine İngilizce versiyonu olan Proserpine’i kullanmayı seçmiş.
* Tartaros: Yunan Mitolojisi’nde yeraltı dünyasının en dibinde yer alan bölge.

Konum: Tate Britain, Londra
Tarih: 1874
Dönem: 19. Yüzyıl
Akım: Ön-Raffaelloculuk “Pre-Raphaelites”

6 Comments

  • Adsız
    Posted 16 Aralık 2014 at 12:07

    Takip ettiğim tek blog. İyi ki bir şekilde rastlamışım size. Sanat tarihi ruhu güzelleştirir. Ruhumu güzelleştirdiğiniz için teşekkürler.

  • Özgün Y.
    Posted 16 Aralık 2014 at 12:17

    Yorumunuz beni çok mutlu etti. Beğeniniz için teşekkürler. Hayatınızıa biraz olsun güzellik katabiliyorsam ne mutlu bana.

    Takibe devam!

    Selamlar

  • sanat
    Posted 9 Kasım 2018 at 11:06

    inanılmaz olmuş site. bugüne kadar denk geldiğim her satırı değerli tek site

  • Kadir93
    Posted 23 Ekim 2019 at 16:31

    Resim beni inanılmaz etkiledi , daha yeni görüyor olmanın üzüntüsü içerisindeyim şuan .
    Bende ara sıra resimle uğraşıyorum ama bu zamana kadar hiç bir resime cizim ve yansıma , teknik vs. gibi konularda yorum yapmamıştım ama izninizle sormak istiyorum
    1-Resimdeki kadının sağ omzunun saçları tarafından kapatılmış olması kadının boyun yapısını inanılmaz iri göstermiş , spor salonunda kas yapan erkekler gibi duruyor , büyük ihtimal gördüğü gibi cizdi ressam ve resme tam geçirememiş olabilirmi ? yoksa kadının zarif olduğuna şüphem yok 🙂 Daha dikkatli bakınca gördüm sırt dekolteside boynun kaslı görünmesinde etkili olmuş yanılmıyorsam
    2- Nar cok basit kalmış gibime geliyor özellikle içindeki parlak görüntü çok amatörce gibi duruyor neden böyle resmetti acaba . Birde resimde enson neyi resmediyorlar acaba büyük ressamlar cok merak ediyorum . En son narımı tamamladı acaba bir an önce eserini bitirmek isteyerek çok özenmemiş olabilirmi ?

    • Post Author
      Sanata Başla!
      Posted 28 Nisan 2020 at 14:11

      Merhaba,
      İlginiz için çok teşekkür ederim.
      Eserin görsel tasarımı konusunda yourmlarınız sizin görsel zevkinizin bir parçası aslında.
      Ressam eseri tasarlarken modelini baz aldığı gibi kendi kişisel görsel zevkini de bize yansıtır.
      Dolayısıyla boynu bu biçimde yansıtmayı doğru bulmuş ve bu şekilde resmetmiş diyebiliriz.
      Bir de güzellik anlayışlarının dönemler arasında büyük farklılıklar gösterdiğini de ekleyeyim.
      Dolayısıyla size bugün kaslı göünen bu boyun o dönemde ressam ve dönemi için çekici görünüyor da olabilir.
      Eserde ressamın neyi ilk, neyi en son resmettiği, döneme, esere ve ressama göre büyük fark gösterir. Ama genelde ufak objeler tabii ki daha sonradan resmedilir.
      Selamlar

Kadir93 için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

0.0/5

error: Icerik kopyalanamaz!