Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

BEYAZ KÖPEKLİ KIZ “GIRL WITH A WHITE DOG” – LUCIAN FREUD

Ressamın ilk eşi ve iki çocuğunun annesi Kitty Garman, ünlü heykeltıraş Jacob Epstein’ın kızıdır, ve bu eserdeki gibi Freud’un birçok portresinin de modelidir. Ressamın 1940’larda yapmaya başladığı Kitty Garman portreleri bir seri gibi 1950’lerin ilk yıllarına kadar devam etmiştir. Serisinin sonuncusu olan bu portrede modelin yarıçıplak biçimde bi divanda uzandığı ve ona eşlik eden bir beyaz köpekle birlikte seyirciye baktığı görülür. Eserin yapıldığı tarihte Kitty’nin ressamın ikinci çocuğuna hamile olduğu bilinmektedir. Eserin içindeki semboller de bu hamileliğe işaret etmektedir.

Sarı renkli sabahlığına sarılmış model bir omzu ve göğsünü açık bırakır biçimde oturmuştur. Kitty’nin açıkta kalan tek göğsü eserin önplandaki ögelerinden biridir ve büyümüş ve hafifçe sarkmış görünümü ile modelin hamileliğinin en net göstergelerinden biridir. Kitty’nin diğer eli de şişkin göğsü öne çıkarır nitelikte diğer göğsünü kavramaktadır. Bu ilginç yarı-çıplak görünüm aynı zamanda sanat tarihinin ünlü eseri, Fransız Fouquet’nin Meryem ve Çocuk İsa (Melun İkilisi) eserindeki (bknz. Melun İkilisi: Meleklerle Çevrili Meryem ve Çocuk İsa “The Melun Diptych: Virgin and the Child Surrounded by Angels” – Fouquet) bakire Meryem figürünü çağrıştırır.

Modelin üzerine uzandığı divan benzeri basit döşek çizgili kumaştan yapılmış bir yüzeye sahiptir. Üzerinde özenli bir örtü barındırmayan bu döşeğin çıplaklığı aynı zamanda modelin de yarı çıplak oluşu, muhtemelen sabahlığından başka bir şey giymiyor olmasını akla getirir ve eserde cinsel çağrışımlar yaratır. Divanın kumaşındaki çizgilerde oluşmuş kıvrımlar kadın ve köpeğin divan üzerindeki ağırlığını öne çıkarır ve gerçekçi bir görünüm sergiler.

Kitty’nin kucağına yatmış olan beyaz bulteriyer cinsi köpek Freud çiftine verilmiş bir düğün hediyesidir aslında. Köpeğin yatış şekli, modele hakim olduğunu gösteren bir hava yaratır. Döşeğin, omzu düşük sabahlığın ve çıplak tenin yarattığı erotik havaya rağmen sahibinin dizine başını koymuş bu köpek eserdeki kadının cinsel olarak ulaşılmazlığını vurgular.

Modelin divanın kenarına hafiçe bırakmış olduğu sol eli seyirciye parmağındaki evlilik yüzüğünü gösterir ve modelin medeni durumunu vurgular. Eserin diğer yönüne doğru boylu boyunca uzanan çıplak bacak ve ayak dikkat çekici ögelerden bir diğeridir. Freud, yüz, eller ve vücut kadar ayağı resmederken de son derece ayrıntılı ve özenli davranmaktan çekinmemiştir.

Eserin en can alıcı noktası Kitty’nin doğrudan seyirciye bakan yüzü ve çarpıcı bakışlarıdır. Ressam, normalden muhtemelen daha büyük ve birbirinden uzak resmettiği gözleri parlak ve sabit bir biçimde göstermiştir. Kolayca incinecekmiş gibi bir ifadeyle bakan Kitty, sanki bir şeyden dolayı tedirginmiş veya hassaslaşmış gibi bakmaktadır. İnce kaşlara ve belirli belirsiz bir gülümsemeye sahip modelin bu ifadesi eserdeki tedirginlik hissini arttırır. Bu da seyircide model ile göz göze gelindiğinde bir huzursuzluk hissi yaratır. Kadının neden endişe duyduğunu, neden bir göğsü açıkta öylece sığınmış gibi oturduğunu anlama çabası ortaya çıkar.

Bu durum aslında Freud’un tam da istediği şeydir. Nitekim, titiz bir incelikle son derece ayrıntılı biçimde resmettiği insan portrelerinde Freud’un modellerinin sosyal sınıfları veya rolleri kolaylıkla anlaşılamaz. Fakat, tıpkı dedesi Sigmund Freud’un yaptığı gibi, Lucian Freud da ruhsal durumlara odaklanmayı seçer. Genellikle modelin içinde bulunduğu gerilim yüzünde ve vücudundaki duruşta kendini seyirciye gösterir. Söz konusu eserde Kitty’nin içinde bulunduğu ruhsal gerilimin sebebinin ne olduğu doğrudan anlaşılmasa bile modelin bir çeşit huzursuzlukla yüzleştiğini algılamak uzun sürmez.

Freud ve Kitty’nin hikayesi bilindiğinde eserin niteliği daha da önem kazanır. Eserin yapıldığı dönemde Freud’un sorunlu bir evliliği vardır ve bu evlilik kendisinin Caroline Blackwood (Freud’un ikinci eşi) ile olan ilişkisi gün yüzüne çıktığında, eserin tamamlanmasından kısa süre sonlanacaktır. Bu sorunlu yapının, belki de aldatılmanın, etkisiyle eserde Kitty’nin üstü kapalı kasvet ve perişanlık içeren bir ruh haline sahip olduğunu düşünebiliriz.

Freud’a göre sanatının amacı “duyuları harekete geçirmek için gerçeklik hissini pekiştirmek”tir. Dolayısıyla eserlerinde ayrıntılara önem veren ressam, bu eserde de seyirciye sunabildiği en yüksek sevideye gerçekliği vermeye çalışmıştır. Kitty’nin sabahlığının tüylü dokusu, divanın kumaşının pürüzsüzlüğü, köpeğin kıllarının yapısı ve geriplandaki perdenin kadife kumaşının görünümü seyircide güçlü bir gerçeklik hissi uyandırır ve modelin ruh hali ile bağlantı kurmayı kolaylaştırır.

Konum: Tate Britain, Londra
Tarih: 1951
Dönem: Modernizm
Akım: Varoluşçu Sanat “Existential Art”

5 Comments

  • Okunmuş Blog
    Posted 28 Mart 2016 at 01:09

    "Ressamın ilk eşi ve iki çocuğunun annesi Kitty Garman…" cümlesinden sonra koptum ben. Okuduğum hiç bir şey aklımda kalmadı, o cümleden itibaren gözlerimin önünde bir bir sıralanan bütün cümleler durdukları sayfada bir anlam taşıyor olsa da benim beynim o malum 'düz adam' sorusunu sormaktan gözün gördüğü cümleleri anlamaya vakit ayıramadı. Peki neydi o soru: "Adam elaleme karısını mı göstermiş lan?"

    • duru
      Posted 19 Nisan 2020 at 22:47

      Kadının ressamın eşi olması, ressamın karısına verdiği değeri gösteriyor,bir ressamın karısını resmetmesinden daha güzel nasıl bir jest olabilir anlamıyorum,aksine kadınının bedenini onurlandırıyor onu sanatının ana unsuru ve ilham kaynağı olarak ilan ediyor,keşke Türk ressamlardanda böyle eserler çıksada sanat tarihine geçseymiş ama herşeyi halkın geleneksel ahlakı açısından görürsek sanatta korkak ve kısır kalıyor işte,bir türlü özgürleşemiyor

      • Post Author
        Sanata Başla!
        Posted 28 Nisan 2020 at 14:25

        Merhaba, ilginiz ve yorumunuz için çok teşekkürler.
        Açıkçası doğu ve batı sanatını kültür, din ve tarihsel gelişimden ayrı tutmak mümkün değil.
        Dolayısıyla Rönesans ve Reform dönemlerinden geçmiş batı sanatı eşinin nü resmini yapabilen ressamlar üretebiliyor 50li-60lı yıllarda – hatta çok çok çok daha öncelerinde.
        Türk ressamlarının bu batı sanatından gördüğümüz köklere ve yönteme sahip olmadığını biliyoruz. Bahsettiğim doğu sanatının eksik olması değil, farklı yöntemlere sahip olması. Dolayısıyla sizin görsel oalrak arayışınız Lucan Freud’un tarzı ise batıya bakmak daha kolay aradığınızı bulmanıza sebep olacaktır.

        Öte yandan sanatta özgürleşme adına bahsettiğiniz kısma tamamen katılıyorum. Sanatta gerçek ilerlemeye ulaşabilmek için sanatın sınırlamalardan kurtarılması bence de çok önemli. Yoksa Ortaçağ’da olduğu gibi kilise kontrolündeki benzer görünümlü eserlerin ötesine geçilememiş Avrupa’da da. Rönesans ile bu sınırlar aşılmaya başlanmış.
        Türk sanatı bu dönemleri yaşamadan doğrudan modern ev çağdaş sanata ulaştığı için bizim sanatımız farklı bir noktada şu an için de.

        Selamlar

  • duru
    Posted 19 Nisan 2020 at 23:12

    bu arada yeni öğrendim ki Lucian sadece karısını değil çoluk çocuk bütün sülalesini çıplak çizmiş bunun da altını çizmeli,artık bu olay jest mi ilham almak mı yoksa bir çeşit tuhaflık mı kafam karışmadı da değil,artık yorumunu sanatseverler yapsın,açıkcası yukarda ki yorumuma artık katılmakta zorlanıyorum

    • Post Author
      Sanata Başla!
      Posted 28 Nisan 2020 at 14:27

      Lucian Freud, bol bol nü eserler üretmiş bir ressam.
      Figürleri giysilerinden arındırarak ruhsal durumlarına dikakt çekmek amaçlarından biri.
      Takdiri size kalmış tabii seyirci olarak.
      Selamlar

Okunmuş Blog için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

0.0/5

error: Icerik kopyalanamaz!