Tüm zamanların en popüler sanat eseri olan Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sı yapımından sonra baskının da icadı ile tüm dünyaya yayılmış ve kalabalık topluluklar tarafından takdir görmüştür. Günümüzün en meşhur ikonu olan Mona Lisa sanat ve resim denince her insanın aklına gelen ilk eserdir. Bir kadının portresini bu kadar özel kılan ve dünyaca tanınan bir eser haline gelmesine sebep olan nedir?
Mona Lisa birçok yönden esrarengizdir. Öncelikle portrede görünen kadının kimliği tartışmalıdır. Dönemin Floransalı zengin tüccarlarından biri olan Francesco del Giocondo tarafından eşi Lisa Gherardini’nin portresi olarak sipariş edildiği tahmin edilmektedir. Resme verilen isim de buradan gelmektedir. “Mona” kelimesi İtalyanca “hanımefendi” anlamında kullanılan “Ma donna” kelimelerinin birleşip kısaltılmasıyla zaman içinde oluşmuş bir kelimedir. Lisa ismi ise Lisa Gherardini’den gelmektedir. Bu varsayımla portrenin tamamlandıktan sonra sipariş edene teslim edilmesi beklenir. Fakat dört yıl boyunca üzerinde uğraştıktan sonra, Leonardo, tabloyu kendine saklamıştır. Dolayısıyla tahmin edilen bu kimliğin gerçekliği tartışmalıdır.
Öte yandan, kimlik konusunda Leonardo’nun annesi ve Aragon Düşesi Isabella ile birlikte dönemin birçok ünlü kadının ismi geçmektedir. Teorilerden biri ise Leonardo’nun kendi görünüşü üzerinden yola çıkarak Mona Lisa’yı yapmış olduğudur. Bilgisayarda üstüste oturtulan Otoportresi ve Mona Lisa’nın yüzlerinin hemen hemen tüm ana noktalarda çakıştığı gözlenmiştir.

Kimliği dışında Mona Lisa’yı esrarengiz kılan bir başka nokta da yüzünde herhangi bir duyguyu veya ifadeyi net olarak vurgulamayan belirli belirsiz gülümsemedir. Üzerine teoriler üretilen, büyütülerek yakın plandan incelenen, analiz edilen bu gülüş resimdeki figürün ruh halini tam olarak anlatmaması ve her bakışta farklı bir duygu yanstıyormuş gibi görünmesi sebebiyle olağanüstü bir nitelik kazanmıştır. Oysa belki de sadece sipariş edildiği tüccar tarafından kendisine gülümseyen eşinin bir görüntüsü olarak tasarlanmıştır.
Hafif kısık gözleri ve anlamlı-anlamsız bükülmüş dudaklarının yanısıra kaş ve kirpiksiz yüzü de Mona Lisa’yı ciddi anlamda sıradışı kılar. Kaşlar ve kirpiklerin dönemin seçkin kadınlarının tercih ettiği gibi alınmış olduğu düşünülmekte idi. Oysa ki birkaç yıl önce yapılan yüksek çözünürlüklü taramalar sonrasında aslında Monsa Lisa’nın kaşları ve kirpiklerinin de resimde yapılmış olduğu, fakat yıllar içinde yapılmış restorasyonlarda aşırı temizleme nedeniyle görüntüden kayboldukları anlaşılmıştır. Leonardo’nun stüdyosunda çalışan bir çırağı tarafından birebir aynısı olarak yapıldığı tahmin edilen bir Mona Lisa kopyası temizlenmesi sonucu Mona Lisa’nın aslında nasıl görünüyor olmuş olabileceğine dair fikir vermektedir.

Mona Lisa’nın sıradışı taraflarından biri de dönemindeki portre geleneği olan profilden görünümü reddedip figürün üçte ikisi seyirciye dönük şekilde resmedilmiş olmasıdır. Aynı şekilde göğüs hizasında kesilmesi beklenen portre elleri de içine alacak şekilde karın hizasına kadar indirilmiştir. Bir sandalyede oturan figür ellerini sandalyenin kolu üzerinde birleştirmiştir. Figürün eşine sadakatini simgelemek amacı ile parmağına bir yüzük yerleştirmek yerine, Leonardo ellerin birbiri üzerinde masumane ve sadık duruşunu bu amaçla kullanmıştır.
Figürün oturduğu sandalye kolonlardan oluşan bir sundurmada yer almaktadır. Figürün hemen arkasında balkon duvarının sınırı görünmekte ve sağ ve solda kolon ayaklarının bombelerinin uçları yer almaktadır. Geri planda bir açık hava manzarası kullanmayı seçen Leonardo bu seçimiyle yine döneminde bir ilk yaratmış ve bunu havai perspektif kullanarak desteklemiştir. Geriplanda görünen bu karla kaplı dağlar ve yollar içeren manzara Leonardo’nun başka diğer eserlerinde de benzer şekilde yer alır (bknz. Meryem ve Çocuk İsa Azize Anna ile “Virgin and Child with St. Anne” – Leonardo da Vinci ve Kayalıklar Bakiresi “Virgin of the Rocks” – Leonardo da Vinci).
Mona Lisa’ya bu büyülü görünümü veren aslında Leonardo’nun uyguladığı tekniğidir. Sfumato ismi verilen bu teknik, ressamın resim içindeki formları, renkleri ve sınırları hafifçe birbirine karıştırarak kaynaştırmasına dayanır. Bu şekilde resimde görülen geriplan manzarası da, Mona Lisa’nın elbisesi de, yüzü, saçları ve ifadesi de birbirine karışmış hatlardan oluşur ve buğulu bir görünüm sunar. Mona Lisa’nın gülüşündeki esrarengiz havayı yaratan da yine dudak çizgilerinin belirli belirsiz şekilde kaynaşmış ve kaybolmuş olmasındandır.
Eser üzerinde yıllar boyu yapılmış çeşitli ilkel ve modern restorasyon çalışmaları resme aynı zamanda zarar da vermiştir. Birçok kez üst üste uygulanmış sarı vernik, resimdeki birçok rengi fazlasıyla koyulaştırmış ve resimde karanlık bir görünüm oluşturmuştur. Özellikle 19. yüzyılda yapılan derinlemesine temizlik ve sonrasında yapılan vernik uygulamasının resmin üst tabakasını ortadan kaldırdığı ve özellikle Mona Lisa’nın yüzündeki solgun ifadeye sebep olduğu bilinmektedir.
Figürün gülüşündeki muğlak ifade, kompozisyonun anıtsallığı ve resimdeki şekillerin belirsiz betimlemesi ile yaratılmış atmosfer ilüzyonu Mona Lisa’nın yüzyıllar boyu devam eden popülerliği ve değerine katkıda bulunmuştur. Mona Lisa bugün sanat tarihinin en görkemli yapıtı olmasa bile dünyanın en özel ve en popüler eseri olmayı başarmıştır.
Konum: Louvre Müzesi “Musée du Louvre”, Paris
Tarih: 1503-1506
Dönem: Rönesans
Alt Grup: Yüksek Rönesans “High Renaissance”
2 Comments
Özlem
Merhaba 🙂 Öncelikle böylesine harika bir kaynakla bizi buluşturduğunuz için sonsuz teşekkürler. Sitenin hem dönemler halinde hem de sanatçılar ve de müzeler olarak sınıflandırılması büyük bir kolaylık sağlıyor. Üstelik mobil uyumlu olması her yerde açıp okuyabilmemize olanak tanıyor. Sayenizde sanata bu kadar kolay yoldan ve derli toplu şekilde ulaşabiliyoruz. Metinler inanılmaz akıcı ve sürükleyici. Eşim ve ben sanata uzak mesleklere sahip olsak da sizinle başladığımız bu yol bizi Floransa’ya kadar götürecek 🙂 Bunca emek üstelik karşılıksız… Her boş vaktimde mutlaka buradayım. İstanbul da eğer atolyeniz olursa seve seve katılırım. Mümkünse bir soru sormak istiyorum. Eserlerin hangi müzede bulunduklarını görüyoruz fakat bu müzelere hangi yollardan gelmişler merak ediyorum. Tablolar yapıldığı dönemde kilise,kraliyet ya da özel sipariş olarak bulundukları müzeye zaten yakın bölgelere mi gönderiliyor yoksa sonradan satın alınarak el mi değiştiriyorlar ? Bu el değiştirme prosedürleri nelerdir ? Örneğin rönesansta İtalya da yapılmış bir eser şuanda Londra’ da nasıl sergileniyor ? Ya da ailelerin verdikleri özel siparişler bulundukları ülkeye miras mı kalabiliyor mu ? Bir kısmı bağış ya da müzayede yolu ile düşünüyorum fakat detayını öğrenmek istedim. Tekrar sonsuuuzzz teşekkürler 🙂 Sevgiler.
Sanata Başla!
Özlem Hanım,
Öncelikle incelikli mesajınız için çok teşekkür ederim. Sizler gibi sanata ilgili kişilere bir sanat tarihi kaynağı sunabilmek benim için büyük bir keyif ve gurur kaynağı. Sanata uzak meslekleriniz olsa da sanata olan ilginiz doğru noktadan başladığınızda sizi sanatın derinliklerine ulaştıracaktır – ki bu sizin durumunuzda Sanata Başla!’nın desteği ile gerçekleşmişse ne mutlu bana! Floransa’da büyüleneceğinize eminim. Uffizi’ye lütfen uzun zaman ayırmaya çalışın.
İstanbul’da atölye yapmayı çok istedim. Girişimlerde de bulundum ama maalesef gerçekleşemedi. Şu anda da yurtdışında yaşadığım için yalnızca Ankara’ya döndüğüm yaz ayında kısa bir atölye yapabiliyorum. 5-7 Ağustos’ta yine tekrarlanacak. İmkanınız olurda Ankara’ya beklerim.
Sorunuza gelecek olursak: Eserlerin farklı ülkelerde üretilip bambaşka yerlerde sergilenmesinin birçok farklı sebebi olabilir. Çoğu yöntemi doğru tahmin etmişsiniz aslında. Öncelikle klasik dönem resimleri sipariş üzerine yapılır. Eserin ressamı zamanında ünlenmişse yurtdışından siparişler de alır. Örneğin İtalyan Tiziano İspanyol Kralı için uzun süre çalışmıştır. Veya Flaman Rubens hemen hemen Avrupa’nın bütün büyük krallıkları için eserler üretmiştir. Dolayısıyla eserler en baştan başka ülkelere taşınmış olabilir. Ayrıca zaman içinde eser sahipleri eserleri satarlar veya bağışlayabilirler farklı ülkelere. Son olarak da özellikle müzayede satışları bir Avrupa eserinin Japonya, Amerika veya Avustralya gibi bambaşka ülkelerde karşınıza çıkmasına da neden olabilir. Dolayısıyla her senaryo mümkün.
Sanata Başla!’ya ilginiz ve takdiriniz için çok teşekkür ederim. Sanatı hayatınızdan eksik etmemeniz dileğiyle. Selamlar
Özgün Y.