YAŞAMA SEVİNCİ “LE BONHEUR DE VIVRE” – MATISSE
Ağaçların arasında ışıldayan bir denize açılan bir manzara ve dans eden, müzik yapan ve uzananarak bu pastoral ortamın keyfini çıkaran çıplak figürler… Matisse’in Yaşama Sevinci isimli eserinde doğa içinde betimlenmiş bu figürler kah doğa ile, kah birbirleri ile iletişim kurarak doğanın ve yaşamanın sunduklarının keyfini çıkarmaktadırlar. Sağ önde birbirine sarılmış çift, ön planda uzanarak flüt çalan kadın, daha geride farklı pozlarda çimlere serilmiş kadınlar, arka planda halka şeklinde dans edenler, solda doğada gezenler ve sağda kavalı ile bir keçi sürüsünü otlatan çoban insanın doğa ve yaşama ile olan bağlantısını ve onlardan aldığı hazzı bize gösteren ve eserin eğlenceli temasını oluşturan ögelerdir.
Matisse’in eseri seyirciye alışılagelmiş “doğada nü” temasını dinamik bir tasarım ve duygulara hitap eden bir görünüm ile yepyeni biçimde yorumlayarak sunar. Matisse’in eserindeki bu yeni yorumu anlayabilmek için doğada nü temalı klasik eserleri gözden geçirmek gerekir.
Bu tema Antik Yunan mitlerinde sözü geçen Arkadya (Arcadia) bölgesini temel alır. Arkadya el değmemiş doğası ve sonsuz biçimde yenilenen baharı barındıran ve antik ozanların şiirilerine konu olan bir ütopik bölgedir. Bu kavramın temelinde şehirli insanların (antik dönemde bile) doğaya ve kırsala dönüş ve doğanın özü ile yeniden kaynaşmaya dair arzusu yatar. Bu kavrama referans Matisse’in eserinde özellikle ön plandaki antik ikili flütü (Yunanca’da Aulos) çalan figür ve geride sürüyü otlatan çoban ile sunulmuştur.
Arkadya sanat tarihinde ressamların büyük ilgisini çekmiş ve birçok esere konu olmuştur. Pauwels Franck’ın “Reciproco Amore” isimli eseri flörtleşen çiftlerle birlikte geriplanda Matisse’in eserindekine büyük benzerlik gösteren halka şeklinde dönerek dans eden insanları içerir. Tiziano’nun “Andrianlar’ın Bacchanaliası” isimli eseri ise çıplak ve giyinik figürleri dans, müzik ve eğlence içinde pastoral bir ortamda betimlemiştir. Tiziano’nun eserinde ön planda görülen nü kadın figürünün Matisse’in eserinde çiftte görülen kadın figüründe tekrarlandığı görülebilir. Ingres’ın “Altın Çağ” isimli ise eseri Matisse’in büyük ölçüde etkilendiği ve ilham aldığı eser olarak görülür. Benzer biçimde Ingres’ın eseri de doğada nü figürleri bir kutlama ve dans ortamında göstermektedir.
Matisse, kendisinden önce gelen sanatçıların eserlerinden ilham alıp eserin klasik temasını korumasına rağmen bu konuya iki farklı biçimde yeni yorum katmıştır. Öncelikle, Matisse, figürleri beklenen perspektif kurallarına ve gerçekçi ölcülere göre resmetmemiştir. Ön plandaki büyük ölçekli figürlerle hemen hemen aynı büyüklükte betimlenmiş uzanan figürler ortaplanda yer alır. Bu figürlerin hemen soluna çok daha küçük ölçülere sahip figürler yerleştirilmiştir. Bu ölçülerdeki tutarsızlık, figürlerin hatlarının da bilinçli biçimde bozularak resmedilmesiyle desteklenmiştir. Bu oldukça sıradışı tarz yine sanat tarihinde bir ilk değildir. Nitekim Matisse’den önce Cézanne “Büyük Yıkananlar” (ve başka eserlerinde de) figürlerin şekillerini bozarak eserin geometrik tasarımını yansıtacak yöntemler denemiştir. Matisse, tıpkı Cézanne gibi ilginç biçimde formlarla oynamasının yanısıra, bu eserde Cézanne’ın denemediği başka bir araç ile de deneysel bir çalışma yapmaktadır: renkler. Franck, Tiziano, Ingres ve Cézanne’ın eserlerinde seyirci gerçekçi renk tonları ve ışık etkilerini gözlemler. Oysa Matisse’in yorumu sıradışı biçimde parlak, doğal olmayan ve karşıt renkleri bir arada kullanır.
Matisse’e göre renk, eserlerde gerçekçi görünümler yaratmak için değil, eserin tasarımına katkıda bulunmak ve duyguları açığa çıkarmak amacı ile kullanılmalıdır. Bu sebeple ressam eserinde doğadan ögeleri doğa dışı renklerle betimleyerek amacına ulaşmayı hedeflemiştir. Ağaçlar parlak turuncudan koyu turkuvaza, soluk kahverengilere ve pembeye varan çok geniş bir renk yelpazesinde resmedilmiştir. Farklı sıcak ve soğuk renklerin parlaktan soluğa değişen tonları eserde ciddi bir zıtlık oluşturur. Benzer biçimde ağaç gövdeleri koyu mavi ve turkuvazın güçlü tonları ile vurgulanırken, ortadaki açık alan parlak sarıyı öne çıkaran koyu lacivert, pembe, turkuvaz ve kırmızı tonlardan oluşan bölgelerle desteklenmiştir. Geriplandaki deniz açık pembe, eflatun ve soluk lacivert gibi pastel renklerle betimlenmiştir. Bu zengin renk paleti eserde ciddi bir hareketlilik ve canlılık hissi oluşturur. Turkuvaz ve turuncunun parlak tonları ve ağaç gövdelerinin koyu renkleri seyircinin dikkatini çekerken, aynı zamanda onu orta kısımdaki parlak sarı alana yönlendirir; buradan da daha soluk ve huzurlu tonlardaki deniz ve gökyüzüne. Bu yönlendirmeyi takip ederek seyirci başka renkleri aramayı sürdürür; ki bu da büyük ihtimalle onu önplandaki parlak turuncu ve lacivert tonlarına yönlendirecektir. Bu renkten renge devam eden arayış esere sıradışı bir dinamizm kazandırır.
Yaşama Sevinci Matisse’n renklerin büyüleyiciliği üzerinden yola çıkarak seyircide dilediği duyguları oluşturmaya çalışma çabasının sonucudur. Canlı ve sıcak sarı, turuncu renklerden serin turkuvaz ve lacivert tonlarına geçiş seyircide canlılık ve doğanın tazeliğine ve neşe ve eğlenceye dönük hisler uyandırmak için kullanılmıştır.
Ressam doğa ögelerinde olduğu gibi figürlerde de benzer biçimde renklerle oynamıştır. Önplan figürleri soluk pembe tonları ile boyanmış ve koyu kırmızı ile sınırlanmıştır. Bu renkler figürlerin hemen gerisindeki lacivert alanlarla zıtlık oluşturur. Soldaki figürlerin turuncu renkli konturları onları geriplandaki turuncu renkle bütünleştirirken, vücutlarının yeşil rengi tam tersine turuncu ile katı bir zıtlık oluşturur. Ortadaki uzanan kadın figürleri daha gerçekçi renklerle betimlenmiş olmalarına rağmen aşağıda parlak kırmızı, yukarı kısımda ise koyu turkuvaz konturlarla sınırlanmışlardır. Bu da figürlerin kıvrımlı hatlarının daha da öne çıkmasına yardımcı olurken geriplanın parlak sarısı ile de derin bir zıtlık oluşturarak figürleri eserin odak noktası olarak tanımlar.
Ressamın tek amacı birbiriyle zıtlık yaratan renkleri yanyana kullanarak canlılık yaratmak değildir. Dikkatli bakıldığında birçok ögede aynı renk tonlarının tekrarlandığı görülebilir. Öndeki figürlerin soluk pembesi arka kısımda gökyüzünde ve bazı ağaçlarda, soldaki figürlerin soluk yeşili sağdaki ağaçlarda, soldaki çobanın turuncusu ise soldaki turuncu ağaçlarda tekrarlanmıştır. Eserin karşıt noktalarında birbirleriyle örtüşen tonlar Matisse’in eserde bir uyum ve ahenk yaratma çabasının sonucudur ve figürleri doğanın bir parçası olarak gösterir. Bu sayede Arkadya kavramından yola çıkarak insanın doğaya, köklerine dönüşü, doğayla uyum sağlaması ve onunla bağlantı kurması fikri pekiştirilmiş olur.
Eserdeki figürlerin doğadan ve yaşamdan aldıkları haz eserin dört bir yanındaki canlı renklerle vurgulanmıştır. Bu sayede ressam seyirci ile iletişim kurarak ortamın keyif verici atmosferini ona hissettirir ve onun esere dahil olmasını sağlar.
Konum: Barnes Foundation, Philadelphia
Tarih: 1905-1906
Dönem: Modernizm
Akım: Fovizm “Fauvism”