FOUNTAINEBLEAU ORMANI “FOREST OF FOUNTAINEBLEAU” – COROT
Corot’nun eseri Fountainebleau Ormanı sunduğu kırsalda bir orman, bir dere ve çevresinde otlayan büyükbaş hayvanlar görünümü ile günümüz seyircisine oldukça sıradan, hatta anlamsız gelebilir. Oysa bu sıradan gibi görünen peyzaj, sanatçılara yeni ufuklar sunacak bir bakış açısının ilk adımlarından biri ve sanat tarihinde yeni çığırlar açacak akımların başlangıcı olacaktır.
1824 yılında Paris Sanat Akademisi’nin sergi salonu Salon Paris’de sergilenen İngiliz ressam Constable’ın (bknz. Saman Arabası “The Hay Wain” – Constable) eserleri Fransız sanatçıları derinlemesine etkilemişti. Constable’ın İngiliz kırsalını olanca yalınlığı ile yansıtan peyzajları sanayileşmeye rağmen doğanın özünü ve güzelliğini vurgulayan çarpıcı eserlerdi. Constable’ın peyzajları Fransız Akademisi’nin katı kurallı yönteminden bunalmış yeni sanatçılara yepyeni bir bakış açısı sunmuş ve onların akademinin resmiyetinden uzaklaşıp doğrudan doğadan ilham alan eserler üretmelerini sağlamıştır.
Doğada aradıkları ilhamı Paris’in güneyinde Fontainebleau Ormanı yakınlarındaki Barbizon köyünde bulan Fransız ressamlar bu bölgede toplanarak köyün manzarasını betimleyen eserler üretmeye başladılar. Bu konusal birliktelik teknik olarak da benzer görünen eserlerin ortaya çıkmasını, sonuç olarak da Barbizon Okulu’nun oluşmasını sağlamıştır.
Dönemin gözde akımı Romantizm içinde temelleri atılmış olsa da Barbizon Okulu’nun tarzı daha çok yeni gelişen Gerçekçilik akımına yakın sayılır. Özellikle doğadan alınan konuların idealize edilmeden yansıtılması Gerçekçilik’in özü ile son derece uyumludur. Barbizon Okulu eserleri etkili tonlamalara sahip olmaları, uyumlu renkleri, serbest fırça darbeleri ve formlardaki yumuşatılmış hatlarla dikkat çeker.
Barbizon Okulu’nun önemli temsilcilerinden biri olan Corot 1829’da Barbizon’a gelerek Fountainebleau Ormanı üzerine eserler üretmiş ve Théodore Rousseau, Huet, Troyon, Millet ve Daubigny gibi diğer Barbizon ressamları ile bir araya gelmiştir.
Corot’nun Fountainbleau Ormanı’ndan bir görünüm yansıtan söz konusu eseri sakin ve dingin bir ortamda bir büyükbaş hayvan sürüsü ve onları suyun başına getirmekte olan çobanı resmeder. Sanki açık havada, yerinde resmedilmiş izlenimi veren eser aslında bir stüdyo tasarımıdır. Dere ve geriplandaki tepelerin yatay hatları ve ağaçların düşey hatları ile özenli biçimde dengelenmiştir. Aynı zamanda geriye doğru bir derinlik oluşturmak amacıyla hayvanlar tabloda özellikle seçilmiş yerlere konuşlandırılmıştır. Bu planlanmış tasarım eserin tam olarak bir Açık Hava Resmi “En Plein Air” (bknz. Bir Kış Sabahı Montmartre Bulvarı “The Boulevard Montmartre on a Winter Morning” – Pissarro) olarak kabul edilmesini zorlaştırsa da Barbizon Okulu ile bağlarını koparmaz.
Fransız Sanat Akademisi peyzajı tarih, edebiyat veya mitoloji temelli dramatik konuları işleyen akademik eserlere geriplan görünümü sunmak adına kullanır. Oysa Corot’nun eseri Fountainbleau Ormanı’nı olanca gerçekliği ve doğallığı ile resmin ana konusu olarak sunmaktadır. Eserdeki ağaçlar daha görkemli gösterilmeye çalışılmamış, dere ışıl ışıl parlarken resmedilmemiş, gökyüzü ilahi bir ışıkla aydınlatılmamış ve esere konu olan canlılar sıradan büyükbaş hayvanlar olarak seçilmiştir. Dolayısıyla ressam amacını net biçimde ortaya koymuş ve ilhamını doğanın özünden aldığını vurgulamıştır. Peyzaj, Corot ve onun gibi düşünen ressamlar sayesinde söz konusu akademik konulardan tamamen ayrılmış ve başlı başına bağımsız bir sanat eseri konusu haline gelmiştir.
Corot’nun eseri akademik yöntemi reddetmesi ve herhangi bir tarihi, edebi veya mitolojik referans barındırmamasına rağmen Salon Paris tarafından sergiye kabul edilmiştir. Eleştirmenler tarafından övgüler alan Corot, şair Baudelaire tarafından da modernizmin öncülerinden biri olarak nitelendirilmiştir.
Nitekim eser gerçekten de modernizme öncülük eden eserlerden biri olmuştur. 1860’ın sonlarında Paris’ten Barbizon’a gelen yeni nesil ressamlar Fontainebleau Ormanı’nı ziyaret etmiş ve açık havada resim yapan Barbizon Okulu ressamlarından yoğun biçimde ilham almıştır. Monet, Renoir, Bazille ve Sisley’nin de aralarında bulunduğu bu ressamlar 1870’lerde İzlenimcilik adıyla ortaya çıkacak yeni akımın (bknz. İzlenim, Gündoğumu “Impression, Sunrise” – Monet, Louveciennes’da Kar “Snow at Louveciennes” – Sisley, Bazille’in Atölyesi “The Studio of Bazille” – Bazille, Le Moulin de la Galette’te Dans “Dance at La Moulin de la Galette” – Renoir) temellerini bu ilhamla oluşturmuştur.
Barbizon Okulu çoğu zaman açıkça devrimci olan İzlenimcilik ile karşılaştırıldığında nostaljik veya geriye dönük bir akım olarak değerlendirilip hasır altı edilebilmiştir. Oysa bu akım doğayı tek başına takdir eden ve öne çıkaran bir yöntem sunarak sanat tarihinde çığır açmıştır. Bu sayede peyzaj diğer türlerin (tarihi, dini, mitolojik eserler, portre vb.) yanında yeni bir tür olarak yetkinliğini kanıtlamış ve çoğu zaman 19. yüzyıl “Peyzajın Yüzyılı” olarak adlandırılmıştır.
Konum: Boston Güzel Sanatlar Müzesi “Museum of Fine Arts Boston”, Boston
Tarih: 1846
Dönem: 19. Yüzyıl
Akım: Gerçekçilik “Realism”