BÜYÜK ODALIK “GRAND ODALISQUE” – INGRES
Fransızca’ya “Odalisque” olarak geçmiş olan Türkçe “Odalık” kelimesi, Osmanlı hareminde valide sultanlar ve cariyelerin işlerini gören hizmetçi kızlara verilen isimdir. Gözetimleri valide sultan tarafından yapılan odalıklar, Padişah tarafından hiçbir zaman görülmezlerdi. Ama cariyelik statüsüne yükselip Padişah’la birlikte olma şansları da mevcuttu.
Bu içerikten yola çıkarak aslında bir cariye görünümünde resmedilen eserdeki genç kadın, eserin ayrıntıları ve konusu itibarı ile dönemin Fransız sanatında doğuya duyulan ilginin de açık bir göstergesidir. Osmanlı İmparatorluğu topraklarına hiç seyahat etmemiş olan Ingres, Büyük Odalık dışında birçok başka eserde yine Oryantalizm’in tarzına uygun harem sahneleri resmetmiştir (bknz. Türk Hamamı “The Turkish Bath” – Ingres).
Eserde görülen geriye dönük bu esrarengiz poz sanat tarihinin önemli eserlerinden Giogione’nin Uyuyan Venüs’ü “Sleeping Venus” ve Tiziano’nun Urbino Venüsü “Venus of Urbino” (bknz. Urbino Venüsü “Venus of Urbino” – Tiziano) eserlerini çağrıştırır. Oysa söz konusu pozun asıl ilham kaynağı Ingres’ın da hocası olan Yeni-Klasikçi David’in Madam Récamier’in Portresi “Portrait of Madame Récamier” isimli eseridir.
Eserde bir divan üzerindeki post, saten örtüler ve yastıklar arasında uzanan cariye, bir an geriye dönüp seyirciye bakmış olarak betimlenmiştir. Çırılçıplak vücudunu çekinmeden seyirciye sergileyen cariyenin çıplaklığına rağmen uzak ve ulaşılmaz bir duruşu vardır. Seyirciye sırtı dönük duruşu ve buyurgan bakışlarında samimiyet yakalamak mümkün değildir.
Başında türk işi ince kumaştan sarık ve üzerindeki mücevher cariyenin sahip olduğu gücü seyirciye gösterir. Bileğindeki altın bilezikler, elindeki süslü yelpaze, yatağın üzerindeki mücevher işlemeli kemer de yine bu güç ve zenginlik hissini pekiştiren ögelerdir.
Geriplandaki işlemeli perde ve kadının ayak ucundaki tütsü (veya bir çeşit nargile) dokunulabilir bir gerçeklik yaratırken, eserdeki lüks görünüme de katkıda bulunur. Tütsüden çıkan dumanlar resme incelikli bir egtozim havası katar; ki, bu egzotizm dönemin yükselen akımı Romantizm’i çağrıştırır. Oysa Ingres döneminde yükselen Romantizm ideallerini reddettiğini belirtmiştir.
Eserin en can alıcı kısmı cariyenin pozundaki tuhaflıktır. Öncelikle cariyenin arkadaki bacağını öndekinin üzerine koyan pozu anatomik olarak pek de mümkün olamayacak – veya son derece zorlanarak alınabilecek – bir duruşu sergiler. Öte yandan cariyenin orantısız biçimde uzun kolu ve öndeki bacağının upuzun baldır kısmı inceledikçe seyircide bir tuhaflık hissi yaratır.
Cariyenin vücudunun en sıradışı noktası ise bozuk oranlı uzuvlarına eşlik eden yılan gibi kıvrılmış uzunca gövdesidir. Birçok uzman cariyenin bu görünüşle omurgasında normal bir insandan 2-3 omur fazlası olduğu yorumunu yaparlar.
Bu gereğinden uzun kol ve bacaklar, nispeten küçük kafa ve orantısız uzunluktaki gövde Maniyerizm’in bozulmuş oranlarını ve Parmigianino’nun ünlü Uzun Boyunlu Meryem’ini çağrıştırır (bknz. Uzun Boyunlu Meryem “Madonna with the Long Neck” – Parmigianino).
Eleştirmenler başlarda bu tuhaf görünümü Ingres’ın “hatalı tasarım”ına bağlamış olsalar da daha sonradan ressamın bu görünümü özellikle yarattığı kabul görmüştür. Gerçek bir insan tarafından taklit edilemeyecek bu kıvrılmış omurga, geniş kalça kemiği ve tuhaf bacak bacak üstü poz ressamın eserde kendine göre hoş bir ahenk yaratma çabasının sonucudur ve tamamen özel bir tasarımdır. Anatomik gerçeklikle bağları koparmış olan Ingres, bu uzun hatlar ve kıvrımlar ile seyirci üzerinde incelikli bir hissiyat ve şehvet duygusu yaratan bir cariye figürü ortaya koyar.
Bir başka görüşe göre ressamın figürü böylesine çarpıtmasının bir sebebi de Osmanlı sarayında cariyenin rolüdür. Padişahın cinsel isteklerini tatmin etmekten sorumlu olan cariyenin özellikle uzatılmış sırtı ve geniş biçimde vurgulanmış kalçası cariyenin bu görevini üstü kapalı biçimde simgeler niteliktedir.
Konum: Louvre Müzesi “Musée du Louvre”, Paris
Tarih: 1814
Dönem: 19. Yüzyıl
Akım: Oryantalizm “Orientalism”