VIGÉE LE BRUN’ÜN KIZI İLE OTOPORTRESİ “SELF-PORTRAIT OF VIGÉE LE BRUN WITH HER DAUGHTER” – VIGÉE LE BRUN
Louise Élisabeth Vigée Le Brun, Fransa’da krallığın eski gücünü kaybetmeye başladığı 18. yüzyılın sonlarında yaşamış, dönemin en ünlü kadın ressamıdır. Fransız Kralı XVI. Louis’nin eşi Marie Antoinette tarafından saray ressamı olarak görevlendirilen Le Brun, sanat yaşamının ilk kısmında özellikle Marie Antoinette için yaptığı portrelerle bilinir.
Marie Antoinette tepkisini çektiği halka karşı daha samimi bir portre çizebilmek adına Le Brun’dan kişisel portreleri dışında kendisini sarayda çocukları ile birlikte resmetmesini de istemiştir. Bu şekilde kraliçe kimliğinin yanı sıra bir anne olarak sıradan kaygıları olabildiğini ispatlamaya çalışmıştır. Le Brun, saraya hizmetleri karşılığında Kraliçe’nin aracı olması ile Ressamlar Akademisi’ne kabul edilmiştir.
Vigée Le Brun ve Marie Antoinette’in bu karşılıklı yarar içindeki ilişkileri Fransız Devrimi’nin çıkması ardından Kral ve Kraliçe’nin idam edilmesi ile son bulmuştur. İdam edilen kraliyet üyeleri ile birlikte Bourbon Hanedanı Fransa’da son bulmuş, yerine cumhuriyeti savunan Reformcular gücü ele geçirmiştir. Bu sebeple Fransa’dan kaçmak zorunda kalan Le Brun, yıllarca yurtdışında yaşamış ve ancak ismi Reform Karşıtları Listesi’nden silindiğinde Paris’e geri dönebilmiştir.
Geri döndüğünde Rokoko’dan Yeni-Klasikçilik’e değişmiş olan sanat akımına da uyum sağlayan ressam, sanat yaşantısının bu ikinci kısmında Yeni-Klasikçi görüşleri benimsemiş eserler ortaya koymuştur.
Fransız Devrimi’nin patlak verdiği dönemde yaptığı bu eser, ressamın ait olduğu Rokoko döneminden çok, dönemde daha revaçta olmaya başlayan Yeni-Klasikçi akımın ilk izlerini taşır.
Otoportresinde akademik yönünü ön plana çıkarmak için bir tuval önünde kendini resmetmesini beklediğimiz Le Brun, bunun yerine kızı ile iletişimini ön plana çıkaran bir yapıt oluşturmuştur. Kızı Julie’ye içtenlikle sarıldığı görülen Le Brun, samimi ve doğal bir anne-kız portresi yaratmayı amaçlamıştır. Doğrudan seyirciyle temas kuran iki figür, aynı zamanda annesine sevgiyle sarılan çocuk ve onu kucaklayan sevgi dolu anne figürünü en doğal ve yalın haliyle seyirciye yansıtmaktadır. Bu sevgi dolu ve samimi poz özellikle dönemde değişen ebeveyn-çocuk ilişkilerine dair görüşlerin de bir sonucudur. Daha önceden çocuklarıyla doğrudan duygusal bir ilişki kurmaktan ve onlarla birebir ilgilenmekten kaçınan bireyler yerine özellikle Reformcu düşünür Rousseau’nun da etkisiyle ebeveynlerin çocukları ile ilgilenmesi ve onlara sevgi göstermesi görüşleri dönem toplumunda yer etmiştir.
Anne ve çocuk arasındaki bu samimi poz, özellikle Rokoko’nun son derece yapmacık olan tarzına aykırı olan bir görünümdür ve ressamın tarz değiştirmeye başladığının göstergesidir.
Portrenin Yeni-Klasikçi tarza uygun olduğunu gösteren başka ögeler de mevcuttur. Özellikle ressamın giysileri dikkate alındığında, Rokoko döneminin danteller ve işlemelerle süslü kabarık elbiseleri eserde yer almamaktadır. Mücevherler ve abartıdan uzaklaşmış olan Le Brun’ün üzerinde Antik Yunan-Roma giysilerini anımsatan desensiz beyaz bir tunik ve sade bir kuşak vardır. Bu görünüm, özellikle Yunan-Roma’nın klasik ideallerini benimseyen Reformcuların yönlendirdiği Yeni-Klasikçi akımla doğrudan bağlantılıdır. Le Brun, kraliyet için çalışan ressam kişiliğini bir tarafa bırakmış, artık devrimcilik taraftarı olan yeni kişiliğini ön plana çıkarma çabasındadır.
Konum: Versay Sarayı “Château de Versailles”, Versay
Tarih: 1789
Dönem: 18. Yüzyıl
Akım: Yeni-Klasikçilik “Neo-Classicism”