VENÜS’ÜN DOĞUŞU “THE BIRTH OF VENUS” – CABANEL
Fransız Akademizmi’nin ünlü temsilcisi Cabanel’in eseri Roma Mitolojisi’nin aşk ve güzellik tanrıçası Venüs’ün* doğuşunu göstermektedir. Efsaneye göre Tanrı Uranüs’ün** kesilen erkeklik organının Akdeniz’e düşmesi sonucu oluşan köpüklerden doğan Venüs, bir deniz kabuğu içinde Kıbrıs adasına çıkmıştır. Bu meşhur hikaye sanat tarihi boyunca birçok ressam tarafından yorumlanmıştır (bknz. Venüs’ün Doğuşu “The Birth of Venus” – Botticelli ve Venüs’ün Doğuşu “The Birth of Venus” – Bouguereau).
Rönesans döneminde üretilen Botticelli’nin Venüs’ü ve Cabanel’in dönemdaşı Bouguereau’nun ürettiği Venüs ilk bakışta birbiriyle oldukça benzeyen kompozisyonlara sahiptir. Buna rağmen Cabanel’in Venüs’ü farklı bir tasarım yöntemi izlenerek düşey yerine yatay biçimde tasarlanmıştır. Venüs’ün bu yatay tasarımının sebebi Cabanel’in döneminde artan arkeolojik kazılar sırasında yeniden keşfedilmiş bir Roma freskidir. Yunan ressam Apelles’in bir Roma kopyası olduğu düşünülen Venus Anadynomene*** freski Tanrıça Venüs’ü dalgaların arasında bir istiridye kabuğu üzerine uzanmış olarak gösterir. Bu yeni keşiften etkilenen Cabanel de eserinde Venüs’ü bir istiridye içinde ayakta durmak yerine dalgalar üzerinde uzanmış olarak resmetmeyi seçmiştir.
Açık ve aydınlık bir gökyüzü altında, hafif dalgalı denizin üzerinde uzanan Venüs’ün dalgalar üzerinde sanki ağırlıksızmışcasına süzüldüğü görülür. Bu sıradışı betimleme Tanrıça’nın doğaüstü yanını seyirciye vurgular. Venüs’ün üzerinde uçuşan aşk tanrısı Cupid görünümdeki kanatlı bebekler Tanrıça’nın doğuşunu kutlamakta ve ellerindeki denizkabuklarına üfleyerek dünyaya duyurmaktadırlar.
Venüs’ün seyirciye sere serpe sergilemekten çekinmediği bedeni eserin en dikat çekici noktasıdır. Köpüklerden doğan Venüs’ün sanki bir uykudan uyanır gibi bir elini alnının üzerinden kaldırmaya başladığı ve gözlerini yavaşça aralayarak seyirci ile temas kurduğu görülebilir.
Venüs’ün bedeni Akademizm’in standartlarına uygun biçimde tasarlanmıştır. Dolgun hatlara ve pürüzsüz beyaz bir tene sahip Tanrıça’nın ihtişamlı vücudu dönemin Parislileri için bir ideal kadın görünümünü sunar. Venüs’ün uzun açık kumral saçları tıpkı deniz gibi dalgalıdır ve suyun üzerinde Venüs’ün vücudu boyunca uzanır.
Döneminde büyük çapta beğeni toplamış olan eser Paris’in ünlü sergisi Salon Paris’de gururla sergilenmiştir. Fakat aynı yıl yine Salon’a sergilenmek için başvurmuş olan Manet, eseri Olympia ile Salon’dan red alacak, üstüne üstlük bir de ağır eleştirilere maruz kalacaktır (bknz. Olympia – Manet). İki tablonun da temel özelliği birer nü çalışma olmalarıdır. Fakat, Cabanel’in nüsü akademik olarak “uygun” bir nü iken, Manet’ninki aksine hiç de “uygun” değildir. Nitekim, Manet’nin gizli sembollerle bir fahişe kimliğini sergilediği eseri doğal olarak dönemin muhafazakar toplumunda iğrenmeden aşağılanmaya kadar türlü tepkiler almıştır. Oysa dönemin akademik standartlarına ve zevkine son derece uyumlu biçimde tasarlanmış olan Cabanel’in Venüs’ü eleştirmenlerin övgüsünü fazlasıyla elde etmeyi başarmıştır. Günümüzde her iki eser de Paris’in modern sanat müzesi Musée d’Orsay’da sergilenmektedir.
Notlar:
* Yunan Mitolojisi’nde Aphrodite
** Yunan Mitolojisi’nde Ouranos
*** Yunanca “Denizden Yükselen” demektir.
Konum: Orsay Müzesi “Musée d’Orsay”, Paris
Tarih: 1863
Dönem: 19. Yüzyıl
Akım: Akademizm “Academic Art”