DIANA KILIĞINDAKI JÜPİTER, VE SU PERİSİ CALLISTO “JUPITER IN THE GUISE OF DIANA, AND THE NYMPH CALLISTO” – BOUCHER
Konusunu Yunan/Roma Mitolojisi’nin ünlü hikayesinden alan eser, Baştanrı Jüpiter’in* aşk maceralarından birini anlatmaktadır. Eşi Juno’dan* gizlice sevgililer edinip onlarla eğlenen Jüpiter, bir seferde de bir su perisi olan Callisto ile birlikte olmayı kafasına koymuştur. Fakat, Callisto Tanrıça Diana’nın* kültüne tabidir, kendini ona adamıştır ve tıpkı Diana gibi bakire kalmaya and içmiştir.
Callisto’yu elde etmeye kararlı olan Jüpiter bir yolunu bulup onu kandıracaktır. Çeşitli aşk maceralarında boğa, kuğu, altın yağmuru, bulut (bknz. Europa’nın Kaçırılışı “The Rape of Europa” – Rembrandt, Atomsal Leda “Leda Atomica” – Dalí, Danaë – Klimt, Jüpiter ve Io “Jupiter and Io” – Correggio) gibi şekillere bürünen Jüpiter, bu sefer de Callisto’yu etkileyebilmek için Tanrıça Diana’nın görünümüne bürünecektir.
Diana kılığına girerek Callisto’ya şefkatle yaklaşan Jüpiter, bir yolunu bulup onu kandırır ve kaçamayacağını anladığı bir anda Callisto ile birlikte olur ve onu hamile bırakır. Fakat, Callisto hamileliğini Diana’dan uzun süre gizleyemeyecektir. Bir gün Diana ve diğer su perileri ile birlikte ırmakta yıkanırken Callisto’nun hamileliği anlaşılır. Callisto’nun bekaretini yitirip kendisine ihanet etmiş olduğunu öğrenince deliye dönen Diana onu huzurundan kovar. Diana’nın eşliğinden ayrılan Callisto daha sonra Arcas isimli bir erkek çocuk doğurur. Fakat, durumdan haberdar olan Juno kıskançlık krizi içinde Callisto’yu bir ayıya çevirir. Jüpiter ise zamanında yetişip oğlu Arcas’ı Juno’nun elinden kurtarıp saklar. Arcas’ın saklandığı bölge sonradan onun ismi ile Arcadia olarak anılacaktır (bknz. Arkadyalı Çobanlar “The Arcadian Shepherds” – Poussin).
Yıllar sonra Arcas büyüyüp ava çıktığında karşısına hala bir ayı görünümde olan annesi çıkar. Annesine tam okunu doğrultmuş öldürecekken Jüpiter Callisto’yu ve Arcas’ı kurtarır ve onları gökyüzünde iki takımyıldızına – Büyük ve Küçük Ayı’ya çevirir. Fakat, Juno bu durumdan da haberdar olur ve Büyük ve Küçük Ayı Takımyıldızları’nın asla okyanusun sularına ulaşamamalarına dair onları lanetler. Bu yüzden gökyüzündeki bu iki takımyıldız hiçbir zaman ufuk çizgisinin altına inmez, hep gökyüzünde kalırlar.
Boucher’in eserinde hikayenin ilk kısmı olan Callisto’nun Jüpier tarafından kandırılıp baştan çıkarılması görülür. Eserin merkezinde yer alan Diana mavi beyaz örtüler ve bir leopar postu üzerine uzanmıştır. Av ve Doğa Tanrıçası olan Diana’nın kimliğine dair bir gönderme olan bu leopar postunun yanı sıra eserin sağ tarafında öldürülmüş bir keklik, bir yay, sadak ve okların önünde durmaktadır. Aynı zamanda Diana’nın ay tanrıçası olması sebebiyle başının üstüne yerleştirilmiş bir hilal sembolü görülür. Diana’nın kucağına sere serpe uzanmış çıplak Callisto, tanrıçaya kendinden geçmiş bir şekilde bakmaktadır. İkilinin birbirlerinin gözlerinin içine bakan, samimi ve aşk dolu pozu eserde erotik bir hava yaratır.
İlk bakışta birbirine aşık iki kadın gören seyirci için eserde Jüpiter’in kimliğini anlamak zor olabilir. Oysa dikkatlice bakıldığında sağ üst köşede ağacın dalları arasında gri renkli bir kartal pençesinde bir şimşek tutarken görülür. Kartal ve şimşek Jüpiter’in simgeleridir, ve dolayısıyla eserde Diana sandığımız figürün aslında kılık değiştirmiş Jüpiter olduğunu anlamamızı sağlar.
Boucher, aşk ve erotizm temasını vurgulamak adına eserde birkaç kanatlı bebek melek kullanmıştır. Okları ile insanları birbirine aşık eden Tanrı Cupid’in* benzer versiyonları olan bu bebek melekler ellerindeki küçük okları Callisto’ya doğru yöneltmişlerdir, ve dolayısıyla onun Jüpiter/Diana’ya aşık olacağını vurgulamaktadırlar. Aynı zamanda Callisto’nun hemen yanında duran kendi sadağından bir oka dokunması da yine bu aşk temasına bir göndermedir. Meleklerin ve okların eserde yer alması ayrıca Jüpiter’in bu dış etmenleri kullanarak Callisto’yu aşık etmek ve onun cinsel yönelimini değiştirmek amacı güttüğünü de düşündürebilir.
Boucher eserlerinin hemen hepsinde görülen bu kanatlı melekler ressamın tipik olarak kullandığı figürlerdir. Rokoko döneminin aşk, şehvet, eğlence gibi hafif ve neşeli temalarına güzel biçimde uyum sağlayan melekler Boucher’in de sanat tarihinde bebek meleklerle özdeşleşmesine neden olmuştur.
Konum: Nelson-Atkins Sanat Müzesi “Nelson-Atkins Museum of Art”, Kansas City
Tarih: 1759
Dönem: 18. Yüzyıl
Akım: Rokoko “Rococo”
Notlar:
Jüpiter: Yunan Mitolojisi’nde Zeus, gökyüzünün tanrısı
Juno: Yunan Mitolojisi’nde Hera, kadının ve doğurganlığın tanrıçası
Diana: Yunan Mitolojisi’nde Artemis, doğa ve av tanrıçası, aynı zamanda ay tanrıçası
Cupid: Yunan Mitolojisi’nde Eros, aşk tanrısı