FIRTINA “THE TEMPEST” – GIORGIONE
Venedik’te 16. yüzyılın başlarında yaşamış olan Giorgione, 33 yaşında erken ölümü ile geride kesin olarak ona ait olduğu anlaşılabilen yalnızca 6 eser bırakmıştır. Bu eserlerdeki anlam ve kimlik belirsizliği (eserlerinin hiçbiri imzalanmamıştır) Giorgione’nin sanatını gizemli kılmış ve onu dönemin en ünlü fakat anlaşılamayan ressamlarından biri yapmıştır. Özellikle kendisinden önce gelen Venedikli ressam Giovanni Bellini’nin dini figür temalı klasik eserlerinin ötesinde yeni bir tarzda ürettiği eserleri, ardından gelecek Venedik’in en büyük ressamlarını – özellikle Tiziano’yu (bknz. Bacchus ve Ariadne “Bacchus and Ariadne” & Urbino Venüsü “Venus of Urbino” – Tiziano) derinden etkilemiştir.
Giorgione asla renk, şekil ve sanatsal efektleri mimarinin veya duygusal bir gösterimin önüne taşımayı düşünmemiştir. Dolayısıyla da eserleri hemen hiçbir zaman doğrudan sembolik, tarihi veya bir kavrama adanmış olarak tasarlanmamıştır. Bu yüzden, Giorgione peyzaj ve figürleri özel bir amaç olmadan bir araya getiren ilk İtalyan ressamı sayılır. Fırtına “The Tempest” ise Batı Sanatı Tarihi’nde ilk peyzaj resmi olarak anılır.
Eserin konusu, figürleri ve içeriği son beşyüz yıldır tartışılsa da anlamı maalesef tam olarak açıklanamamıştır. Ünlü ressam Vasari, Giorgione’nin ölümünden sadece 50 yıl sonra yazdığı kitabında bile Fırtına’nın ne anlama geldiğini çözemediğini belirtmiştir. Yine de eserin ilk bakışta bir peyzaj üzerine oturtulmuş figürlerden oluştuğu düşünülürse, klasik dini eserlerin dışında faklı zevklere sahip Venedikli seçkinlerden biri tarafından sipariş edilmiş olma olasılığı yüksektir.
Eserde dikkati çeken ilk öge sağ taraftaki bir yükseltide oturan kadındır. Doğrudan seyirciye bakmakta olan bu kadın sırtındaki pelerin dışında nerdeyse tamamen çıplaktır ve kucağındaki bebeği eğreti bir biçimde destekleyip emzirmektedir. Eserin solundaki giyinik erkek figürü ayakta durmuş, bir asaya yaslanmakta ve doğrudan kadına bakmaktadır. Bu erkek figürünün başlarda bir asker veya asası sebebiyle bir çoban olduğu düşünülmüştür. Fakat, günümüzde bu figürün dönemin Venedikliler’inin giysileri içinde sıradan bir adam olduğu bilinmektedir. Kadının kimliği için ise çingene yakıştırması yapılsa da herhangi bir ipucuna eserde rastlamak mümkün değildir.
Eserde ilginç görünen ama anlamları anlaşılamayan birçok farklı ayrıntı mevcuttur. Bunlardan biri geriplandaki binalardan biri üzerinde son derece silik biçimde görünen Aziz Markus’un aslanlı sembolüdür. Bu sembol geriplandaki şehrin Padova olabileceğini gösterir. Öte yandan, arkadaki koyu renkli çatının üzerinde bir leylek görünür. Aile ve doğurganlığın sembolü olan bu kuş, eserin bir aile teması üzerinde kurulu olabilme ihtimalini akla getirir.
Resmin en önemli ayrıntısı gökyüzünün koyu turkuvaz rengi içinde parlayan şimşektir. Koyu renkli ve karanlık bir atmosfer yaratan çalkantılı gökyüzünün etkisi ile birlikte çakan bu şimşek yaklaşan fırtınanın göstergesidir.
Resimdeki farklı ögelerin bir araya getirilmesi ile eserin konusu çeşitli şekillerde yorumlanmıştır:
1) Çakan şimşek, yaklaşan fırtına ve adamın arakasında görünen kırık kolonla birlikte Aziz Markus’un sembolü de dikkate alındığında Padova’da o dönemde yaşanan bir gerilimi işaret etmek eserin amacı olabilir;
2) Çatıdaki leyleğin sembolizmi ile birlikte figürlerin bir aile oluşturduğu ve hatta Kutsal Aile’yi (Meryem, İsa ve Yusuf) temsil ettiği ve Kutsal Aile’nin Kudüs’ten Mısır’a kaçışına işaret ettiği düşünülmüştür (bkz. Mısır’a Kaçış “The Flight Into Egypt” – Carracci);
3) Yunan Mitolojisi’ndeki Iasion ve Demeter mitine işaret ediyor olabilir: Bir düğün töreninde Bereket Tanrıçası Demeter tarafından kuytu bir köşeye çekilen Iasion, Demeter’le yeni sürülmüş bir tarla üzerinde birlikte olmuştur. Düğüne döndüklerinden sonra Demeter’in sırtına yapışmış çamur parçalarından durumu anlayan Zeus, kıskançlık içinde bir şimşek ile Iasion’u öldürmüştür.
4) Eser Cesaret/Dayanıklılık (solda elindeki silahıyla erkek figürü tarafından temsil ediliyor), Merhamet (sağda bebeğini emziren anne ile temsil ediliyor) ve Talih/Kader (fırtına ile yüklenmiş gökyüzü tarafından temsil ediliyor) sembollerini içeren bir alegori olabilir.
Fakat bu teorilerin hiçbiri eserin gerçek anlamı ve amacına dair net bir fikir oluşturmaya ve onu doğrulamaya yetmemiştir. Nitekim, x-ışınları ile yapılan taramalarda soldaki erkek figürünün altında önceden boyanmış bir çıplak kadın figürü bulunmuştur. Bu durumda da üstte açıklanan hemen hiçbir teorinin tutarlılığı kalmamıştır. En azından ressamın eseri bu amaçlarla yapmaya başlamadığı anlaşılmıştır.
Eserin konusu ve anlamı her ne kadar belirsiz olsa da, eserdeki ustalık olağanüstüdür. Basık ve yoğun havanın etkisi lacivertten, turkuvaza dönen gökyüzünün, bulutların ve bu koyu rengi yansıtan dingin nehrin görünümü ile yaratılmıştır. Çakan parlak şimşek sanki bu karanlık eserin tek ışık kaynağıymış ve geriplandaki şehri ve önplandaki figürleri aydınlatıyormuş gibi görünmektedir. Seyirci kasvetli ama yine de sakin görünümlü bu atmosferde yaklaşan fırtına karşısında adamın ve bu çıplak kadının çocuğu ile birlikte nereye sığınabileceğini düşünür. Bu noktada Giorgione’nin eseri ne amaçla yapmış olduğu belki bir miktar daha aydınlanmaktadır. Bu karmaşık sembolleri ve çağrışım yapacak ögeleri bilinçli olarak bir araya getirmiş olsa da belki de ressamın amacı sembolik bir hikaye anlatmak değil, duygusal yoğunluğu yüksek bir manzara sayesinde seyirci ile temas kurmak ve figürlerin içinde bulunduğu duruma dair seyirciyi düşündürmektir.
Konum: Accademia Galerisi “Gallerie dell’Accademia”, Venedik
Tarih: 1508 civarı
Dönem: Rönesans
Alt Grup: Venedik Rönesansı “Venetian Renaissance”