LICTORLAR BRUTUS’A OĞULLARININ CESETLERİNİ GETİRİRKEN “THE LICTORS BRING TO BRUTUS THE BODIES OF HIS SONS” – DAVID
Roma Monarşisi’nin ortadan kalkmasına sebep olan büyük isyanı başlatan Lucius Junius Brutus*, Roma Kralı’nın tahttan indirilmesi sonrasında Roma Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlamıştır. Yeni kurulan cumhuriyetin yönetimi her sene seçilen iki “konsül” tarafından sağlanmıştır. Halktan seçilmiş bu iki konsül birlikte ülkeyi bir sene yönetmekte ve görev süreleri dolduktan sonra sıradan Roma vatandaşlarına dönüşmektedirler. İlk seçilen iki konsülden biri olan Brutus, yönetimi sırasında korkunç bir başkaldırıcı ile karşılaşacaktır. Bu başkaldırının önemi büyüklüğünün yanı sıra Brutus’un her iki oğlunun da başkaldıranlar arasında öncülük etmesidir. Yakalanan asiler meclise taşınıp da haklarında karar verilmesi gerektiğinde, Brutus kurduğu cumhuriyeti korumak adına gözünü kırpmadan kendi oğullarının öldürülmesini emredecektir.
Jacques-Louis David’in bu eseri olayın en dramatik anını, Brutus’un oğullarının cesetlerinin eve getirilmesini işler. Resmin solunda iki oğulun kafaları kesilmiş cesetleri sedyeler üzerinde Brutus’un evine taşınmaktadır. Sedyeleri taşıyanlar Roma’da üst düzey yöneticilerin güvenliğinden sorumlu özel bir nevi polis sınıfı olan “Lictor”lardır. Oğullardan birinin cesedi kapıdan yeni girmekte, diğeri ise koridor boyunca ilerletilmektedir. Her iki oğulun da kesik kafaları görünmez.
Resmin sağında iki kızına sarılmış, korkunç sahne karşısında oğullarına doğru yönelip acı içinde haykıran anne görünür. Kendinden geçen kızlar annelerine sarılmışlardır. Sağda geri planda evdeki yardımcılardan biri acı içinde örtülerine bürünmüş, dehşet veren sahnenin görünümden bakışlarını kaçırmaktadır. Eserin tam ortasında bulunan masanın üstünde bir elişi sepeti içinde bir makas görünür. Resmin merkezine oturan bu keskin makas, oğulların kesilen kafalarına bir gönderme yapmaktadır.
Öte yandan resmin solunda bir Roma Tanrısı heykelinin önündeki koltuğunda oturan Brutus, ilk bakışta eşine ve kızlarına göre çok daha sakin ve metanetli bir duruş sergiler. Oğullarına sırtını sönmüş, saplantılı biçimde düşüncelere dalmış ve bakışlarını eserden dışarı yönlendirmiş olan Brutus’un aslında göründüğü gibi dalgın veya umursamaz olmadığı vücudundaki tepkilerden anlaşılabilir. Sol elindeki yazılı dokumanı sıkan Brutus, bir yandan da ayak parmaklarını sıkıca bükmekte, öfkesini ve acısını dışa vurmaktadır. Kurmuş olduğu cumhuriyeti, ülkesinin çıkarları adına korurken bir yandan da evlatlarının canına kıyan baba olma ikilemi içinde hem üzgün, hem kızgın, ama bir yandan da kahraman olan kişi rolündedir.
Eserin bütününde anne ve kızların dışarıdan gelen ışıkla ne denli doğrudan aydınlatılmış olduğu görülürken, suçlu ve mutsuz baba figürü, Brutus, karanlıklara gömülmüştür. Resimdeki bu gölge ve ışık oyunu sahnenin dramatik havasını arttırırken anne ve babanın arasındaki farkı ve gerilimi de yansıtır.
David’in eseri Fransa’nın politik olarak oldukça karışık olduğu bir dönemde yapılmıştır. Paris’in meşhur sergi salonu Salon de Paris açılmadan kısa süre önce Fransız Devrimi başlamış, Bastille Hapishanesi Baskını yaşanmış ve ilk Ulusal Meclis “Assemblée Nationale” toplanmıştır. Bu olayların akabinde Kraliyet halkı ayaklandırabilecek herhangi bir kışkırtmaya izin vermek istemediğinden Salon’da sergilenecek birçok esere müdahale etmiştir. David’in bu kraliyete karşı kışkırtıcı mesajlar içeren eserinin sergilenmemesi kararı üzerine halk ayaklanmış ve Kraliyet’e karşı gelmiştir. Sanat öğrencileri tarafından korunan eser Salon de Paris’de sergilenmeyi başarmıştır.
Eserde vurgulanan ‘daha büyük ahlaki değerleri koruyup erdemli olmak adına kişisel duygulardan sıyrılabilmek’ düşüncesi David’in başka eserlerinde de kendine yer bulur (bknz. Horas’ların Yemini “Oath of the Horatii” – David). Bu sebeple Fransız Devrimi döneminde inanılan ‘yalnızca erkeklerin bu değer yargısına erişip fedakarlıkta bulabileceği’ inanışı eserde Brutus’un katı duruşu ve eşinin duygusal tepkileri ile vurgulanmıştır. Brutus’un yaptığı fedakarlık Fransız Devrimi adına yapılmış fedakarlıkları da vurgular niteliktedir.
Barok dönem sonrası ortaya çıkan Klasik Yunan ve Roma Dönemi sanatına geri dönüş Yeni-Klasikçilik olarak adlandırılmıştır. Bu akımın en ünlü temsilcilerinden biri olan David de eserinde Klasik Yunan (Dor tipi) kolonlardan oluşan mimariye, Klasik Roma tarzı eşyalara ve giysilere eserinde yer vermiştir. Aynı zamanda bu akademik akımın temel özelliği olan insan vücutlarının klasik ölçülerde ve anatomik ayrıntılara önem vererek resmedilmesi de resimdeki figürler üzerinde açıkça gözlemlenebilir.
Konum: Louvre Müzesi “Musée du Louvre”, Paris
Tarih: 1789
Dönem: 18. Yüzyıl
Akım: Yeni-Klasikçilik “Neo-Classicism”
Not: * Lucius Junius Brutus, Roma Diktatörü Sezar’ın (Julius Caesar) öldürülmesine öncülük eden Brutus (Marcus Junius Brutus) ile aynı kişi değildir. Fakat, kendisinin Marcus Junius Brutus’un atalarından olduğu iddia edilir.