SODOM’DAN KAÇAN LUT VE KIZLARI “LOT AND HIS DAUGHTERS LEAVING SODOM” – RENI
Sodom, bugünkü Lut Gölü’nün kuzeyinde yer alan Ürdün topraklarında Kenan bölgesinde kurulmuştur. Semavi dinlerin inanışına göre ahlaksızlık ve eşcinselliğin yaygınlaştığı bir antik şehirdir. İncil’e göre bu şehirde yaşayan Lut Peygamber şehirlileri Tanrı’nın ‘doğru yol’una yönlendirmeye çalışmış olsa da başarılı olamaz. Şehrin ateş ve kükürt kayayalarından oluşan bir yağmurla Tanrı tarfından yok edileceği iki melek tarafından Lut’a bildirilir. Karısı ve iki kızını da alarak Sodom’dan hızla uzaklaşması ve kaçarken de asla arkalarına bakmamaları tembihlenir. Karısı ve kızlarını alıp yola koyulan Lut, şehirden çıkarken eşinin dönüp merakla ateş yağmuru altında yanarak yok olan şehre baktığını fark etmez. Geriye dönüp bakan Lut’un karısı oracıkta bir tuz kayasına dönüşür.
Kızları ile birlikte sağ salim şehirden kaçmayı başaran Lut, dağlarda bir mağaraya yerleşir. Fakat mağarada yaşlı babaları ile kalan kızlar dünyada kalan tek insanların kendileri olduğuna inanıp babalarının soylarını devam ettiremeyeceklerini düşünürler. Aralarında anlaşıp babalarına bolca şarap içirerek sarhoş eden kızları iki ayrı gün Lut ile sırayla birlikte olurlar ve hamile kalırlar. Lut’un kızlarından büyüğü ileride Muabitler denen kavmin babası olacak Moab’ı*, küçük olanı ise ileride Ammonit kavminin babası olacak Ben-Ammi’yi* doğurur.
Birçok sanat eserine konu olmuş bu sıradışı ensest ilişki, eserlerde genelde benzer şekilde işlenmiştir. Lut ve kızlarını ön planda – bazen bir melek eşliğinde – kaçarken gösterirken, arkalarında tuza dönüşmüş Lut’un karısını ve geri planda da yanan Sodom şehrini betimlemek oldukça alışılageldik bir yöntemdir. Oysa Guido Reni bu eserinde klasik kalıbı tamamen kırmış ve resimde şehri ve kızların annesini göstermek yerine tamamen üç ana karaktere odaklanmayı seçmiştir.
Yalnızca günden güne bakıp incelendikçe anlam kazanan ve derinleşen eserlerin gerçekten mükemmel olduğuna inanan Reni, eserinde de bu etkiyi açıkça yaratmıştır. Özel bir koleksiyon için sipariş edilen eserde olayın geriplanında neler yaşandığını ve hikayenin geri kalanında neler olacağını bilmezsek bu eser bize pek de bir şey ifade etmez. Bu şekilde, propaganda yapmadan sadece cezbetmek ve ilgi çekmek adına yapılmış eserler ancak özel koleksiyonlar için anlam taşır. Reni de bu amaca hizmet etmek adına karakterleri derinlemesine işlemeyi hikayeyi anlatmaya çalışmaktan daha gerekli bulmuştur. Geride yok olan şehri ve tuza dönüşen anneyi hayal etmeyi ve baba ve kızları bekleyen ensest ilişkiyi tasarlamayı seyirciye bırakmıştır.
Eserin ortasında görünen yaşlı Lut, iki kızı ile birlikte bir yandan şehirden uzaklaşmakta, bir yandan da onlarla konuşmaktadır. Solda görünen Lut’un büyük kızı elindeki büyük kapta daha sonra ‘işe yarayacak’ olan şarabı taşımaktadır. Reni, yakın plan tasarımı ile gerçek insan boyutlarında karakterlerini yansıtırken bir yandan da resmin apaçık bir görünümde olmasından kaçınmıştır. Eserdeki figürler her ne kadar açık biçimde sergilense de eser bir o kadar da merak uyandırıcı şekilde muğlaktır. Lut’un küçük kızına doğru nerdeyse yan gözle bakar gibi duruşu, kızların antik Yunan maskları gibi güzel ama donuk ve tehlikeli görünen yüz ifadeleri, ellerdeki anlam verilemeyen jestler resmi belirsiz ve karmaşık kılan ayrıntılardandır.
* Notlar:
Moab: İbranice “Babadan gelen” anlamına gelir.
Ben-Ammi: İbranice “Halkımın oğlu” anlamına gelir.
Konum: Ulusal Galeri “National Gallery”, Londra
Tarih: 1615-1616
Dönem: Barok
Alt Grup: İtalyan Barok “Italian Baroque”