DANS “DANCE” – MATISSE
20. Yüzyıl’ın başlarında Fovizm “Fauvism” akımı basite indirgenmiş geriplanlar üzerine son derece canlı ve birbirine zıt renklerin kaba fırça darbeleri ile yoğun şekilde uygulanmasını içeren sanat eserlerinin ortaya çıkması ile oluşmuştu. Akımın ressamları Fransızca vahşi hayvanlar anlamına gelen “les fauves” olarak adlandırılmışlardı. Önderlerinden biri olan Matisse, eserlerindeki canlı renkler ve klasik estetik kavramlarından uzaklaşmış figürleri ile dikkat çekiciydi. Dans, Matisse’in Fovizm döneminin sonlarına tekabül eden eserlerindendir.
2.60m X 3.90m gibi oldukça geniş boyutlara sahip olan eser, parlak mavi, yeşil ve kırmızıdan oluşan zıt tonlardaki kompozisyonu ve basit tasarımı ile ilk başta son derece ilkelce ve bir nevi baştansavma yapılmış gibi görünse de içeriği incelendikçe büyüleyiciliği ortaya çıkar. Matisse eserini ilk kez görücüye çıkardığında inceliksiz gibi görünen tasarımı, kaba hatlarıyla çizilmiş figürleri ve o güne kadar bir arada kullanılmamış olan 3 parlak rengin kullanımı seyircileri pek de memnun etmemiş; eleştirmenler tarafından çocukça ve basit bulunmuştur.
Matisse’in yeşil ile yeryüzü ve mavi ile gökyüzünü betimlediği eserde bedenler tek bir kırmızı tondan oluşmakta ve ayrıntıları ve anatomik doğrulukları ile insan bedenini yansıtmak yerine sadece insan bedeninin bir çeşit yorumlaması olduklarını göstermektedir. Bedenlerin dış hatlarını ve kaslarını belirginleştiren koyu renkte çizgiler, bu basit formlara hareket katmakta ve birbirlerine bağlantılarını ve dansı sürdürebilmek adına vücutlarının girdiği şekilleri öne çıkarmaktadır. Bu noktada Matisse’in bedenleri alelade tasarlamadığı, aksine onlara özel şekiller vermiş olduğu da ortaya çıkar. En soldaki erkek dansçının aldığı formun ne kadar özenle tasarlanmış bir kıvrım oluşturduğu ve halkanın tam dönüş şeklini koruması için incelikle yerine oturtulduğu görünür. Sol üstteki diğer bir figürün göğsü ve karnının şekli eski kabile heykellerinin bir yansımasıdır ve resimdeki “vahşi” dansın doğasına son derece uygundur. Matisse bu figürler ile uygarlığın diğer tarafına doğru bir yolculuğa çıkarır seyirciyi.
Matisse’in Dans’ı, eşlikçi diğer eseri Müzik “Music” ile birlikte insanlığın altın çağına gönderme yapan bir resim grubunu oluşturur. Resimdeki insanlar gerçek kişiler değildirler, sadece insanlığı ve onun doğasını temsil etmektedirler. Bu elele tutuşularak yapılan dans Pagan dönemlerinden kalma ritüelleri çağrıştıran, insanın doğa ile kaynaşıp karıştığı anları simgeleyen bir eylemdir. Resimdeki figürler kendilerini ortamdan, birbirlerinden ve seyirciden soyutlamış, kafalarını kendilerine çevirmiş, bir girdaba girmiş ve kendilerinden geçmiş halde dans etmektedirler. Dansın ritmini havaya kalkmış ayaklarda ve kaldırılmış omuzlarda hissetmek çok da zor değildir. Matisse bu eserle dansın gerçek anlamını – insanın doğanın ve evrenin ritimleri ile bilinçaltında birleşmesini – seyirciye aktarmaktadır. Figürlerin deforme olmuş bedenleri ritimle uyumlarından açığa çıkan tutkulu uyanışın etkisindedir. Birlikte hareket eden bedenler dizginlenmemiş yaşam enerjisi ile doludur ve kırmızı renkle de bu tutku ve iç heyecan açığa çıkmaktadır. Dansın ritmine uyumla yeryüzünün de şekil aldığını fark ederiz. Figürlerden geri planda olanların ayaklarının altında sanki yeryüzü yeniden şekil almakta, içeri çöküp tekrar yükselmekteymiş gibi görünmektedir. Dolayısıyla insan ve doğanın bütün halinde hareket ettiği hissedilir.
Resmin en can alıcı noktası seyirciye en yakın noktada açık bırakılmış iki eldir. Birbirini tutmak için uzanan bu iki el, figürler arasında bir kesik nokta oluşturarak biraz sonra ellerin tekrar tutuşacağını seyirciye gösterir ve bu şekilde resimde bir dinamizm yaratır. Aynı zamanda bu aralık bırakılan ellerin seyirciye de bir davet niteliği taşıdığı düşünülmektedir. Dans eden ekibin en yakın noktasında seyricinin de ellerini uzatıp aralarına katılacağı, dansa başlayacağı bir aralıktır bu.
20. yüzyılda modern ressamların farkına vardıkları en önemli gerçek, sanatın “doğru” çizmek üzerine olmadığı idi. En idealize figürleri oluşturmak, en gerçekçi şekilde resmetmek duyguyu en başarılı şekilde ifade etmek anlamına gelmiyordu. Bu yeni gerçekliğin farkında olan Matisse de seyirciye anlatmak istediğini en basit ama etkili şekilde resmetmeyi başarıyordu: tutku ile yanarak, kendinden geçerek dans etmekten daha insani bir şey yoktur.
Konum: Ermitaj Müzesi “Hermitage Museum”, Sankt Peterburg
Tarih: 1910
Dönem: Modernizm
Akım: Fovizm “Fauvism”